Paylaş
KPSS sonuçları açıklandı
ÖSYM, 28 Kasımda yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) Ortaöğretim/Önlisans sınav sonuçlarını açıkladı. Sınava giren adaylar sonuçları ÖSYM’nin internet sitesi www.osym.gov.tr adresinden öğrenebilecek.
28 Kasım’daki sınava 2 milyon 419 bin 778 aday katılmıştı.
Sonuçları öğrenmek için tıklayın
http://www.osym.gov.tr/
29 Aralık 2010 Çarşamba
13 Aralık 2010 Pazartesi
İşsizlik maaşı 1.500 liraya kadar artıyor
Paylaş
Çalışma Bakanlığı'nın üzerinde çalıştığı düzenlemeye göre işsizlik maaşı artık kişi adına yatan prim baz alınarak hesaplanacak. Çalışırken maaşı yüksek olanlar, işsiz kaldıklarında 1.000-1.500 liraya varan rakamlarda ücret alabilecek.
09:15
13 Aralık 2010
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, işsizlik maaşlarıyla ilgili sistemi yeniliyor. İşsiz kalanlara ödenen maaşın yükseltileceği yeni düzenlemeyle kayıt dışının önüne geçilmesi de hedefleniyor. Mevcut sistemde bir kişinin çalışırken maaşı ne kadar olursa olsun, işsiz kaldığında eline geçen miktar, brüt asgari ücretin yüzde 80'ini aşamıyor. Bu sebeple en yüksek işsizlik maaşı alanların eline ayda ancak 608 lira geçiyor.
Yeni sistemde ise işsizlik maaşı, kişi adına yatan prime göre tespit edilecek. Böylece özel sektörde yüksek maaşla çalışan birisi, işsiz kaldığında 1.000-1.500 liraya varan rakamlarda maaş alabilecek. Yeni sistemde işsizlik maaşının kapsamı da genişletilerek daha çok kişinin bundan faydalanması sağlanıyor. Aynı yöntem kısa çalışma ödeneğinin hesaplanmasında da uygulanacak. Halen yaklaşık 10 milyon SSK'lıdan yarıya yakınının primi, asgari ücret üzerinden ödeniyor. Bu da devletin milyarlarca lira gelir kaybına uğraması anlamına geliyor. Yeni sistem, işçiyi priminin tam yatırılması konusunda daha duyarlı olmaya teşvik edecek.
Zaman'ın haberine göre, çalışma hayatında alınan sıkı tedbirlere rağmen bazı işyerleri sigortasız işçi çalışmayı sürdürürken, personelin sigortalı gösterilmesine rağmen priminin düşük yatırılması yaygın bir uygulama. Halen yaklaşık 10 milyon SSK'lıdan yarıya yakınının primi, asgari ücret üzerinden ödeniyor. Bu durum sebebiyle devletin milyarlarca liralık gelir kaybı oluyor. Çalışma Bakanlığı, yüksek prim ödenmesini teşvik için işsizlik maaşı ve kısa çalışma ödeneğinde sistem değişikliğine gidiyor. Bakanlığın üzerinde çalıştığı düzenlemede işsizlik maaşının ve kısa çalışmanın asgari ücrete endekslenmesinden vazgeçiliyor. Her iki ödeneğin de kişinin adına yatırılan prime göre hesaplanması esası getiriliyor. Yeni uygulamayla ilgili olarak sosyal tarafları temsil eden sendikaların görüşlerine de başvurulacak. Bakanlık yeni sistemle işçiyi teşvik ederek 'benim primi tam yatır' demesini sağlayacak. Çalışan, işsiz kaldığında yüksek maaş alabilmek için priminin tam yatırılıp yatırılmadığını kontrol edecek.
Uygulanan sistem sebebiyle 3 milyona yakın işsizden ancak küçük bir bölümü işsizlik maaşından faydalanabiliyor. Geçen kasım ayında 165 bin kişi işsizlik maaşı alabildi. Halen bir kişinin işsizlik maaşından faydalanabilmesi için kendi kusuru dışında işten atılması temel şart, ancak yeterli değil. İşsizlik maaşı alabilmek için kişinin işten atılmadan önce 120 günü kesintisiz olmak üzere son 3 yıl içinde en az 600 gün prim ödemiş olması gerekiyor. 600 gün sigorta primi ödenenler 6 ay, 900 gün prim ödenenler 8 ay, 1.080 gün prim ödenenler ise 10 ay maaş alabiliyor.
İşsizlik maaşı hesaplanırken de son 4 aydaki ücret dikkate alınıyor. Özellikle işten atılmadan önceki 120 gün prim ödeme şartı birçok işsizin maaş almasını engelliyor. Hükümet yeni düzenlemeyle işsizlik maaşını hem daha kolay vermeye hem de miktarını yükseltmeye hazırlanıyor.
FONDA 45 MİLYAR TL BİRİKTİ
İşsizlik maaşı, Türkiye'de 8 yıldır uygulanıyor. Bu süre içinde maaş ödenenlerin sayısı 2 milyon 70 bin kişi oldu. İşsizlik Sigortası'nın uygulanmaya başlandığı Mart 2002'den bugüne kadar sisteme 2 milyon 470 bin 417 kişi başvuruda bulundu. Bunlardan 2 milyon 70 bini işsizlik maaşı almaya hak kazandı. İşsiz kalanlara bugüne kadar 3 milyar 687 milyon lira maaş ödendi. Kasımda işsizlik maaşı başvurularında artış gözlendi. Bir önceki ay 34 bin 613 kişinin başvuruda bulunduğu işsizlik maaşına, kasım ayında talep yüzde 10 artarak 38 bin 338'e çıktı. Geçen ay işsizlik ödeneğinden 165 bin 900 kişiye ödeme yapıldı. Ödenen tutar ise 61 milyon 248 bin lira. Fon, bir kişiye en fazla 10 ay boyunca maaş veriyor. İşsizlik Fonu'nun gelirleri işçi, işveren ve devletin ödediği primlerden oluşuyor. İşsizlik Sigorta Fonu'na, her ay çalışan işçinin brüt ücreti üzerinden işçi ve devlet yüzde 1, işveren ise yüzde 2 prim ödüyor. Fonda bugüne kadar 59 milyar lira toplanırken ödemeler tutarı 14 milyar oldu. Fonun kasasında halen 45 milyar lira bulunuyor.
09:15
13 Aralık 2010
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, işsizlik maaşlarıyla ilgili sistemi yeniliyor. İşsiz kalanlara ödenen maaşın yükseltileceği yeni düzenlemeyle kayıt dışının önüne geçilmesi de hedefleniyor. Mevcut sistemde bir kişinin çalışırken maaşı ne kadar olursa olsun, işsiz kaldığında eline geçen miktar, brüt asgari ücretin yüzde 80'ini aşamıyor. Bu sebeple en yüksek işsizlik maaşı alanların eline ayda ancak 608 lira geçiyor.
Yeni sistemde ise işsizlik maaşı, kişi adına yatan prime göre tespit edilecek. Böylece özel sektörde yüksek maaşla çalışan birisi, işsiz kaldığında 1.000-1.500 liraya varan rakamlarda maaş alabilecek. Yeni sistemde işsizlik maaşının kapsamı da genişletilerek daha çok kişinin bundan faydalanması sağlanıyor. Aynı yöntem kısa çalışma ödeneğinin hesaplanmasında da uygulanacak. Halen yaklaşık 10 milyon SSK'lıdan yarıya yakınının primi, asgari ücret üzerinden ödeniyor. Bu da devletin milyarlarca lira gelir kaybına uğraması anlamına geliyor. Yeni sistem, işçiyi priminin tam yatırılması konusunda daha duyarlı olmaya teşvik edecek.
Zaman'ın haberine göre, çalışma hayatında alınan sıkı tedbirlere rağmen bazı işyerleri sigortasız işçi çalışmayı sürdürürken, personelin sigortalı gösterilmesine rağmen priminin düşük yatırılması yaygın bir uygulama. Halen yaklaşık 10 milyon SSK'lıdan yarıya yakınının primi, asgari ücret üzerinden ödeniyor. Bu durum sebebiyle devletin milyarlarca liralık gelir kaybı oluyor. Çalışma Bakanlığı, yüksek prim ödenmesini teşvik için işsizlik maaşı ve kısa çalışma ödeneğinde sistem değişikliğine gidiyor. Bakanlığın üzerinde çalıştığı düzenlemede işsizlik maaşının ve kısa çalışmanın asgari ücrete endekslenmesinden vazgeçiliyor. Her iki ödeneğin de kişinin adına yatırılan prime göre hesaplanması esası getiriliyor. Yeni uygulamayla ilgili olarak sosyal tarafları temsil eden sendikaların görüşlerine de başvurulacak. Bakanlık yeni sistemle işçiyi teşvik ederek 'benim primi tam yatır' demesini sağlayacak. Çalışan, işsiz kaldığında yüksek maaş alabilmek için priminin tam yatırılıp yatırılmadığını kontrol edecek.
Uygulanan sistem sebebiyle 3 milyona yakın işsizden ancak küçük bir bölümü işsizlik maaşından faydalanabiliyor. Geçen kasım ayında 165 bin kişi işsizlik maaşı alabildi. Halen bir kişinin işsizlik maaşından faydalanabilmesi için kendi kusuru dışında işten atılması temel şart, ancak yeterli değil. İşsizlik maaşı alabilmek için kişinin işten atılmadan önce 120 günü kesintisiz olmak üzere son 3 yıl içinde en az 600 gün prim ödemiş olması gerekiyor. 600 gün sigorta primi ödenenler 6 ay, 900 gün prim ödenenler 8 ay, 1.080 gün prim ödenenler ise 10 ay maaş alabiliyor.
İşsizlik maaşı hesaplanırken de son 4 aydaki ücret dikkate alınıyor. Özellikle işten atılmadan önceki 120 gün prim ödeme şartı birçok işsizin maaş almasını engelliyor. Hükümet yeni düzenlemeyle işsizlik maaşını hem daha kolay vermeye hem de miktarını yükseltmeye hazırlanıyor.
FONDA 45 MİLYAR TL BİRİKTİ
İşsizlik maaşı, Türkiye'de 8 yıldır uygulanıyor. Bu süre içinde maaş ödenenlerin sayısı 2 milyon 70 bin kişi oldu. İşsizlik Sigortası'nın uygulanmaya başlandığı Mart 2002'den bugüne kadar sisteme 2 milyon 470 bin 417 kişi başvuruda bulundu. Bunlardan 2 milyon 70 bini işsizlik maaşı almaya hak kazandı. İşsiz kalanlara bugüne kadar 3 milyar 687 milyon lira maaş ödendi. Kasımda işsizlik maaşı başvurularında artış gözlendi. Bir önceki ay 34 bin 613 kişinin başvuruda bulunduğu işsizlik maaşına, kasım ayında talep yüzde 10 artarak 38 bin 338'e çıktı. Geçen ay işsizlik ödeneğinden 165 bin 900 kişiye ödeme yapıldı. Ödenen tutar ise 61 milyon 248 bin lira. Fon, bir kişiye en fazla 10 ay boyunca maaş veriyor. İşsizlik Fonu'nun gelirleri işçi, işveren ve devletin ödediği primlerden oluşuyor. İşsizlik Sigorta Fonu'na, her ay çalışan işçinin brüt ücreti üzerinden işçi ve devlet yüzde 1, işveren ise yüzde 2 prim ödüyor. Fonda bugüne kadar 59 milyar lira toplanırken ödemeler tutarı 14 milyar oldu. Fonun kasasında halen 45 milyar lira bulunuyor.
Çalışanı zam heyecanı sardı!
Paylaş
Oranlar konusunda tahminler havada uçuşurken Towers Watson Türkiye'nin "2011 Ücret Araştırması", ortalama yüzde 7.5'lik bir artış öngörüyor. Bu oranı yetersiz bulanlar ve zam almayacak sektörlerin çalışanları ise "işi bırakırım" ya da "kazan kaldırırım" diyor
09:28
13 Aralık 2010
2011'e yaklaşırken iş dünyasında zam oranlarının ne olacağı ve hemen akabinde de yeni işten çıkarılmaların yaşanacağı konuşuluyor.
Çalışanlara tensikat söylentisiyle 'cehennemi gösterip', düşük ya da sıfır zam alsalar bile 'işlerini korumaya razı etme' taktiği, bu yıl da pek çok sektörde revaçta. Yani her yıl olduğu gibi bu sene de zamlarla ilgili bulanık bir tablo var.
Tüm belirsizliklere rağmen kriz döneminde çalışanlarıyla iyi iletişim kuramayan işverenler, özellikle orta düzey ve uzman seviyesindeki yetkin yöneticilerini elde tutma kaygısı yaşarken, çalışanlar patronlarından ücret, kişisel gelişim ve kariyer imkanları konusunda 'ciddi iyileştirmeler' yapmasını bekliyor.
Hatta kriz sürecinin aksine arzu ettiği şartlar sağlanmadığı takdirde "iş değiştiririm" diyenlerin oranında artış var.
İnsan kaynakları danışmanlık şirketi Towers Watson Türkiye'nin 2011 Ücret Araştırması'na katılan şirketler, yeni yıl için yüzde 7.5'lik bir artış bütçeliyor.
Araştırma, kurumların geçen yıl da aynı oranı öngördüklerini ancak gerçekleşen zamların bu rakamın yarım puan altında kaldığını ortaya koyuyor. Firmaların yüzde 57'si içinde bulundukları sektördeki ortama zam oranını, kendi kurumlarında da uygulamayı düşündüklerini ifade ediyor.
Towers Watson Türkiye araştırmasına ilaç, bilişim, telekomünikasyon, finansal hizmetler, sigorta, tarım, hızlı tüketim malları, enerji, kimya, dayanıklı tüketim malları, perakende gibi farklı sektörlerde faaliyet gösteren 200 şirket katıldı.
Bunların yüzde 87'sini Türkiye'de yatırımları olan çok uluslu firmaların Türkiye operasyonları, yüzde 13'ünü ise büyük yerli şirketler oluşturuyor.
Araştırmanın çarpıcı sonuçlarından biri, çalışan bağımlılığıyla ilgili... Geçtiğimiz dönemde en çok satış, pazarlama gibi departmanların çalışanların şirkete bağlılıklarıyla ilgili sorun yaşandığını ifade eden şirketler artık bilgi teknolojileri, insan kaynakları, finans, satış, hukuk gibi bölümlerin de bu konuda alarm vermeye başladığını belirtiyor.
Bu da artık yetenek yönetiminin, tüm şirkete yayılması gerektiğinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor.
PERFORMANS BONUSU ÖDENİYOR
Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 15'i ücret ayarlamalarını performans, yüzde 15'i 2011 yılı için öngörülen enflasyon, yüzde 70'i ise hem enflasyon hem de performansı baz alarak yapacağını ifade ederken enflasyona endeksli ücretlendirme politikalarının yerini yavaş yavaş performansa dayalı bir sisteme bıraktığına şahit oluyoruz. Şimdilik çoğunluk hala enflasyon bazlı ücretlendirmede olsa da, yıllar içinde yaşanan değişim bu sistemin zamanla terk edileceğine işaret ediyor.
Yılsonunda performansa göre değişken ücret –prim- ödemesi yapan şirketlerin oranı da hayli yüksek. Üst düzey yöneticilerinin yüzde 90'ına, orta kademe yöneticilerinin ise yüzde 80'ine 'performans bonusu' verdiğini söyleyen şirket yetkilileri, primlerin rollere göre değiştiğini belirtiyor. Buna göre -üstten asta doğru- baz ücretin yüzde 30 ila 10'u arasında ek bir ödeme yapılıyor.
Şirketler yan haklar konusunda herhangi bir kısıntıya gitmek istemiyor. 2011'de de sağlık sigortası, özel emeklilik planı hayat sigortası, şirket arabası gibi ek menfaatler devam edecek.
İLETİŞİM KURAMAYAN YANDI
"Geçen yıl ile bu yıl arasındaki en büyük fark, işten çıkma oranları olacak" diyen Towers Watson Türkiye Ülke Direktörü Süha Alıcı, sonuçlara göre şirketlerin bu yıl daha çok genel müdürlük ve üst yönetim pozisyonlarında kayıp yaşadığını söylüyor.
Alıcı'ya göre bunun nedeni krizde sırasında çalışan bağlılığını sağlamak konusunda sınıfta kalan, kriz sonrasında ise kariyer planlama ve eğitim imkanları açılarından beklentilerini karşılayamayan işverenler...
Türkiye'de yetişmiş, yetenekli az sayıdaki çalışanın çok fazla şirket değiştirdiğine değinen Alıcı bu kişilerin, mevcut paketlerini gelen tekliflerle mukayese ederek konumlarında sürekli değişiklik yaptıklarını aktarıyor. Bu da, ücret piyasasının sürekli yukarı doğru hareketlenmesine neden olarak işverenler için tatsız bir kısır döngüye neden oluyor.
PATRONLARIN İŞİ ZOR
İşverenin öngörülen yüzde 7.5'lik zam oranını her seviyedeki çalışanına eşit olarak uygulamasının tehlikeli bir tutum olacağını ifade eden KRM Yönetim Danışmanlık A.Ş. Genel Müdürü Kerim Paker'e göre bu durum özellikle orta seviye yöneticileri rahatsız edecek.
Bu sebeple şirketlerin orta vadede çalışan kaybına uğrayacağını öngören Paker, "Krizde işten çıkmaya cesaret edemeyenler yavaş yavaş iş değiştirmeye başladı bile" diyor.
MAAŞ SORUMLULUK DENGESİ KORUNUYOR
Araştırmanın diğer bir saptaması da, yabancı şirketlerin Türkiye ofislerinde görevli yöneticilerin birden fazla bölgenin sorumluluğunu üstlenmesinin neredeyse bir trend halini alması.
Çok uluslu şirketlerin Türkiye'yi bölgesel güç olarak görmeye başlaması ve buradaki 'yetenekli çalışan' sayısının düşüklüğü bu trendin dinamoları. Yani karar verici ve kritik pozisyonlarda çalışan yöneticilerin ücretlerine zam yapılıyor ama bunun karşılığında da görev alanları genişletiliyor.
En çok EMEA yani Avrupa, Ortadoğu ve Afrika ile MEMA yani Ortadoğu, Akdeniz, Afrika bölgeleri Türk yöneticilerin sorumluluk alanına ekleniyor.
YATIRIMLAR HIZ KESMİYOR
Mevcut tabloya göre yeni yatırımların da kapıda olduğunu vurgulayan Towers Watson Türkiye Ücret Araştırmaları Sorumlusu Demet Demirağ ilaç, perakende, teknoloji, sigortacılık alanında yeni yabancı oyuncuların piyasaya girme hazırlığında olduğunu müjdeliyor.
"Yatırım arttıkça istihdam da artacak" diyen Demirağ, şu anda Türkiye'de CEO ve üst düzeyde çalışanların yüzde 15-20'sinin expat olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Bu oran direktör, genel müdür, genel müdür yardımcısı düzeyinde yüzde 5'e kadar iniyor." Selen Kocabaş - Turkcell İş Destekten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Çalışan performansı önemli Şirketimizdeki pozisyonların piyasa değeri, enflasyon oranı gibi pek çok etkene bakacağız ve buna göre genel bir bütçe belirleyeceğiz. Ondan sonra da çalışanlarımızın bireysel performansları doğrultusunda değişen aralıklarda ücret ayarlaması yapacağız.
Ücret ayarlamalarımızda alt, orta ve üst kademe yöneticiler bakımından bir ayrım yok. Bunun yerine pozisyonların piyasa değeri ve çalışanlarımızın bireysel performansı sonucunda gerekli görülen düzenlemeleri yapıyoruz.
Ayrıca çalışanlarımıza ek menfaatlerini oluşturmaları için "Flex Menü"yü sunuyoruz. Kendilerine verdiğimiz bütçe doğrultusunda 17 farklı alanda -özel sağlık sigortası, süpermarket, giyim, akaryakıt gibi çeşitli alışveriş çekleri, bireysel emeklilik, çocukları ve kendileri için eğitim desteği vb.- seçim yapabilme imkanı tanıyoruz.
09:28
13 Aralık 2010
2011'e yaklaşırken iş dünyasında zam oranlarının ne olacağı ve hemen akabinde de yeni işten çıkarılmaların yaşanacağı konuşuluyor.
Çalışanlara tensikat söylentisiyle 'cehennemi gösterip', düşük ya da sıfır zam alsalar bile 'işlerini korumaya razı etme' taktiği, bu yıl da pek çok sektörde revaçta. Yani her yıl olduğu gibi bu sene de zamlarla ilgili bulanık bir tablo var.
Tüm belirsizliklere rağmen kriz döneminde çalışanlarıyla iyi iletişim kuramayan işverenler, özellikle orta düzey ve uzman seviyesindeki yetkin yöneticilerini elde tutma kaygısı yaşarken, çalışanlar patronlarından ücret, kişisel gelişim ve kariyer imkanları konusunda 'ciddi iyileştirmeler' yapmasını bekliyor.
Hatta kriz sürecinin aksine arzu ettiği şartlar sağlanmadığı takdirde "iş değiştiririm" diyenlerin oranında artış var.
İnsan kaynakları danışmanlık şirketi Towers Watson Türkiye'nin 2011 Ücret Araştırması'na katılan şirketler, yeni yıl için yüzde 7.5'lik bir artış bütçeliyor.
Araştırma, kurumların geçen yıl da aynı oranı öngördüklerini ancak gerçekleşen zamların bu rakamın yarım puan altında kaldığını ortaya koyuyor. Firmaların yüzde 57'si içinde bulundukları sektördeki ortama zam oranını, kendi kurumlarında da uygulamayı düşündüklerini ifade ediyor.
Towers Watson Türkiye araştırmasına ilaç, bilişim, telekomünikasyon, finansal hizmetler, sigorta, tarım, hızlı tüketim malları, enerji, kimya, dayanıklı tüketim malları, perakende gibi farklı sektörlerde faaliyet gösteren 200 şirket katıldı.
Bunların yüzde 87'sini Türkiye'de yatırımları olan çok uluslu firmaların Türkiye operasyonları, yüzde 13'ünü ise büyük yerli şirketler oluşturuyor.
Araştırmanın çarpıcı sonuçlarından biri, çalışan bağımlılığıyla ilgili... Geçtiğimiz dönemde en çok satış, pazarlama gibi departmanların çalışanların şirkete bağlılıklarıyla ilgili sorun yaşandığını ifade eden şirketler artık bilgi teknolojileri, insan kaynakları, finans, satış, hukuk gibi bölümlerin de bu konuda alarm vermeye başladığını belirtiyor.
Bu da artık yetenek yönetiminin, tüm şirkete yayılması gerektiğinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor.
PERFORMANS BONUSU ÖDENİYOR
Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 15'i ücret ayarlamalarını performans, yüzde 15'i 2011 yılı için öngörülen enflasyon, yüzde 70'i ise hem enflasyon hem de performansı baz alarak yapacağını ifade ederken enflasyona endeksli ücretlendirme politikalarının yerini yavaş yavaş performansa dayalı bir sisteme bıraktığına şahit oluyoruz. Şimdilik çoğunluk hala enflasyon bazlı ücretlendirmede olsa da, yıllar içinde yaşanan değişim bu sistemin zamanla terk edileceğine işaret ediyor.
Yılsonunda performansa göre değişken ücret –prim- ödemesi yapan şirketlerin oranı da hayli yüksek. Üst düzey yöneticilerinin yüzde 90'ına, orta kademe yöneticilerinin ise yüzde 80'ine 'performans bonusu' verdiğini söyleyen şirket yetkilileri, primlerin rollere göre değiştiğini belirtiyor. Buna göre -üstten asta doğru- baz ücretin yüzde 30 ila 10'u arasında ek bir ödeme yapılıyor.
Şirketler yan haklar konusunda herhangi bir kısıntıya gitmek istemiyor. 2011'de de sağlık sigortası, özel emeklilik planı hayat sigortası, şirket arabası gibi ek menfaatler devam edecek.
İLETİŞİM KURAMAYAN YANDI
"Geçen yıl ile bu yıl arasındaki en büyük fark, işten çıkma oranları olacak" diyen Towers Watson Türkiye Ülke Direktörü Süha Alıcı, sonuçlara göre şirketlerin bu yıl daha çok genel müdürlük ve üst yönetim pozisyonlarında kayıp yaşadığını söylüyor.
Alıcı'ya göre bunun nedeni krizde sırasında çalışan bağlılığını sağlamak konusunda sınıfta kalan, kriz sonrasında ise kariyer planlama ve eğitim imkanları açılarından beklentilerini karşılayamayan işverenler...
Türkiye'de yetişmiş, yetenekli az sayıdaki çalışanın çok fazla şirket değiştirdiğine değinen Alıcı bu kişilerin, mevcut paketlerini gelen tekliflerle mukayese ederek konumlarında sürekli değişiklik yaptıklarını aktarıyor. Bu da, ücret piyasasının sürekli yukarı doğru hareketlenmesine neden olarak işverenler için tatsız bir kısır döngüye neden oluyor.
PATRONLARIN İŞİ ZOR
İşverenin öngörülen yüzde 7.5'lik zam oranını her seviyedeki çalışanına eşit olarak uygulamasının tehlikeli bir tutum olacağını ifade eden KRM Yönetim Danışmanlık A.Ş. Genel Müdürü Kerim Paker'e göre bu durum özellikle orta seviye yöneticileri rahatsız edecek.
Bu sebeple şirketlerin orta vadede çalışan kaybına uğrayacağını öngören Paker, "Krizde işten çıkmaya cesaret edemeyenler yavaş yavaş iş değiştirmeye başladı bile" diyor.
MAAŞ SORUMLULUK DENGESİ KORUNUYOR
Araştırmanın diğer bir saptaması da, yabancı şirketlerin Türkiye ofislerinde görevli yöneticilerin birden fazla bölgenin sorumluluğunu üstlenmesinin neredeyse bir trend halini alması.
Çok uluslu şirketlerin Türkiye'yi bölgesel güç olarak görmeye başlaması ve buradaki 'yetenekli çalışan' sayısının düşüklüğü bu trendin dinamoları. Yani karar verici ve kritik pozisyonlarda çalışan yöneticilerin ücretlerine zam yapılıyor ama bunun karşılığında da görev alanları genişletiliyor.
En çok EMEA yani Avrupa, Ortadoğu ve Afrika ile MEMA yani Ortadoğu, Akdeniz, Afrika bölgeleri Türk yöneticilerin sorumluluk alanına ekleniyor.
YATIRIMLAR HIZ KESMİYOR
Mevcut tabloya göre yeni yatırımların da kapıda olduğunu vurgulayan Towers Watson Türkiye Ücret Araştırmaları Sorumlusu Demet Demirağ ilaç, perakende, teknoloji, sigortacılık alanında yeni yabancı oyuncuların piyasaya girme hazırlığında olduğunu müjdeliyor.
"Yatırım arttıkça istihdam da artacak" diyen Demirağ, şu anda Türkiye'de CEO ve üst düzeyde çalışanların yüzde 15-20'sinin expat olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Bu oran direktör, genel müdür, genel müdür yardımcısı düzeyinde yüzde 5'e kadar iniyor." Selen Kocabaş - Turkcell İş Destekten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Çalışan performansı önemli Şirketimizdeki pozisyonların piyasa değeri, enflasyon oranı gibi pek çok etkene bakacağız ve buna göre genel bir bütçe belirleyeceğiz. Ondan sonra da çalışanlarımızın bireysel performansları doğrultusunda değişen aralıklarda ücret ayarlaması yapacağız.
Ücret ayarlamalarımızda alt, orta ve üst kademe yöneticiler bakımından bir ayrım yok. Bunun yerine pozisyonların piyasa değeri ve çalışanlarımızın bireysel performansı sonucunda gerekli görülen düzenlemeleri yapıyoruz.
Ayrıca çalışanlarımıza ek menfaatlerini oluşturmaları için "Flex Menü"yü sunuyoruz. Kendilerine verdiğimiz bütçe doğrultusunda 17 farklı alanda -özel sağlık sigortası, süpermarket, giyim, akaryakıt gibi çeşitli alışveriş çekleri, bireysel emeklilik, çocukları ve kendileri için eğitim desteği vb.- seçim yapabilme imkanı tanıyoruz.
Kardashian Türkiye'ye karşı kampanya başlattı
Paylaş
Ermeni asıllı ABD'li reality şov yıldızı ve ünlü model Kim Kardashian, Türkiye’ye karşı “soykırım" kampanyası başlattı.
News.am haber portalının haberine göre, Ermeni Soykırımı karar tasarısının Kongre Genel Kurulu gündemine alınması için diaspora Ermenileri tarafından başlatılan kampanyaya Amerikalı ünlü reality şov yıldızı Kim Kardashian da katıldı.
Twitter’da tam beş buçuk milyon takipçisi olan Kardashian, Amerikalılar'dan ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Demokrat Parti’li Nancy Pelosi’yi arayıp, Dış İlişkiler Komitesi’nin Mart ayında kabul ettiği Ermeni Soykırımı karar tasarısını Genel Kurul gündemine alması için baskı yapmasını istedi.
Ermeni Ulusal Komitesi ANCA da Pelosi’ye açık bir çağrı yaparak, Ermeni soykırımını tanıyan 252 sayılı tasarının yeniden gündeme alınmasını istedi.
Komite, Kardashian’ın desteğinin tasarının Amerikan kamuoyunun gündemine taşınması açısından önemli olduğunu bildirdi.
News.am haber portalının haberine göre, Ermeni Soykırımı karar tasarısının Kongre Genel Kurulu gündemine alınması için diaspora Ermenileri tarafından başlatılan kampanyaya Amerikalı ünlü reality şov yıldızı Kim Kardashian da katıldı.
Twitter’da tam beş buçuk milyon takipçisi olan Kardashian, Amerikalılar'dan ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Demokrat Parti’li Nancy Pelosi’yi arayıp, Dış İlişkiler Komitesi’nin Mart ayında kabul ettiği Ermeni Soykırımı karar tasarısını Genel Kurul gündemine alması için baskı yapmasını istedi.
Ermeni Ulusal Komitesi ANCA da Pelosi’ye açık bir çağrı yaparak, Ermeni soykırımını tanıyan 252 sayılı tasarının yeniden gündeme alınmasını istedi.
Komite, Kardashian’ın desteğinin tasarının Amerikan kamuoyunun gündemine taşınması açısından önemli olduğunu bildirdi.
9 Aralık 2010 Perşembe
TEB AKIL FİKİR YARIŞMASI
Paylaş
TEB bankacılık sektöründe fark yaratacak fikirler arıyor. Yaratıcı fikirler çöpe gitmesin diyen TEB, Akıl Fikir Yarışması’nı başlattı.
Finans sektörüne ilgi duyanların yenilikçi ve yaratıcı yönlerini ortaya koyabilecekleri geleneksel “TEB Akıl Fikir Yarışması“nın 4.’sü başladı. Üniversite öğrencilerinin, yeni mezunların ve TEB müşterilerinin 31 Aralık tarihine kadar katılabileceği yarışmada birinci olacak öğrenci veya genç profesyonele 15 bin TL ödül ile Bahçeşehir Üniversitesi’nden MBA bursu, TEB müşterisine ise Fransa Açık Tenis Turnuvası, Roland Garros’a katılım bileti ile 15 bin TL ödül verilecek
Türk Ekonomi Bankası (TEB); finans sektörüne yenilikçi – yaratıcı fikirler ve projeler kazandırmak amacıyla düzenlediği “TEB Akıl Fikir Yarışması”nın dördüncüsünü başlattı. Üniversitelerin tüm bölümlerinden öğrencilerin, 5 yıla kadar deneyimli profesyonellerin ve TEB müşterilerinin katılabildiği yarışma, finans sektörünün tüm alanlarını kapsıyor.
“TEB Akıl Fikir Yarışması” yeni ürün ve hizmetlerden, verimliliğe; kampanyadan, yeni teknolojilere kadar pek çok konuyu ele almaya olanak tanıyor. Bankacılık, leasing, faktoring, portföy yönetimi, yatırım bankacılığı, tüketici finansmanı da dahil oldukça geniş bir yelpazesi olan, finans sektörünün tüm alanlarını kapsayan “TEB Akıl Fikir Yarışması”, yaratıcı fikirleri ve projeleri değerlendirmeye sunarak yenilikçi fikirlerin önünü açıyor.
Yarışmanın web sitesi www.icatcikar.com ‘a girerek katılanlar gerek TEB ürün ve hizmetleri, gerekse bankacılık ve finans sektörü ile ilgili yenilikçi fikir ve projelerini önerebiliyor.
MBA bursu ve Roland Garros’a katılım bileti için son başvuru 31 Aralık
Başvuruların 31 Aralık’a kadar www.icatcikar.com sitesinden yapıldığı yarışmada, birinci gelen üniversite öğrencisi ve yeni mezun öğrenci 15 bin TL ve Bahçeşehir’de ücretsiz MBA bursu kazanacak. Yarışmada ikinci gelen öğrenci ya da yeni mezun 7.5 bin TL, üçüncü ise 5 bin TL kazanacak, ayrıca finale kalan ilk 10 projenin sahiplerine mini laptop hediye edilecek.
TEB müşterileri arasında finale kalarak ilk 5′te yer alanlar mini laptop kazanacak. Ayrıca birinciye 15 bin TL ve Fransa Açık Tenis Turnuvası Roland Garros’a katılım bileti hediye edilecek. Yarışmada ikinci gelen TEB müşterisi 7.5 bin TL, üçüncü olan ise 5 bin TL ödül kazanacak.
“TEB inovasyonda dünyaya örnek gösteriliyor”
TEB İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Nilsen Altıntaş; TEB olarak inovasyon yönetimi konusundaki başarıları ile dünyaya da örnek olduklarını ifade ederek; “TEB Avrupa Finansal Yönetim ve Pazarlama Birliği’nin (EFMA) “Innovation In Retail Banking 2010″ raporunda inovasyon yönetimi alanında 50 ülkeden, 145 banka arasında en iyi 8 bankadan biri olarak gösterildi” dedi.
Nilsen Altıntaş şunları kaydetti: “TEB bankacılık alanında bir yandan yenilikçi ürün ve hizmetleri müşterilerine sunarken bir yandan da inovasyon kültürünü tüm topluma yayarak, bankacılık alanında yenilikçi fikirleri ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Bu nedenle her yıl müşterilerimizin, üniversite öğrencilerinin ve yeni mezunların katılabileceği “TEB Akıl Fikir Yarışması” düzenliyoruz. Bankacılık sektörü için yenilikçi fikirleri olanları www.icatcikar.com adresinden yarışmamıza katılmaya davet ediyoruz.”
Finans sektörüne ilgi duyanların yenilikçi ve yaratıcı yönlerini ortaya koyabilecekleri geleneksel “TEB Akıl Fikir Yarışması“nın 4.’sü başladı. Üniversite öğrencilerinin, yeni mezunların ve TEB müşterilerinin 31 Aralık tarihine kadar katılabileceği yarışmada birinci olacak öğrenci veya genç profesyonele 15 bin TL ödül ile Bahçeşehir Üniversitesi’nden MBA bursu, TEB müşterisine ise Fransa Açık Tenis Turnuvası, Roland Garros’a katılım bileti ile 15 bin TL ödül verilecek
Türk Ekonomi Bankası (TEB); finans sektörüne yenilikçi – yaratıcı fikirler ve projeler kazandırmak amacıyla düzenlediği “TEB Akıl Fikir Yarışması”nın dördüncüsünü başlattı. Üniversitelerin tüm bölümlerinden öğrencilerin, 5 yıla kadar deneyimli profesyonellerin ve TEB müşterilerinin katılabildiği yarışma, finans sektörünün tüm alanlarını kapsıyor.
“TEB Akıl Fikir Yarışması” yeni ürün ve hizmetlerden, verimliliğe; kampanyadan, yeni teknolojilere kadar pek çok konuyu ele almaya olanak tanıyor. Bankacılık, leasing, faktoring, portföy yönetimi, yatırım bankacılığı, tüketici finansmanı da dahil oldukça geniş bir yelpazesi olan, finans sektörünün tüm alanlarını kapsayan “TEB Akıl Fikir Yarışması”, yaratıcı fikirleri ve projeleri değerlendirmeye sunarak yenilikçi fikirlerin önünü açıyor.
Yarışmanın web sitesi www.icatcikar.com ‘a girerek katılanlar gerek TEB ürün ve hizmetleri, gerekse bankacılık ve finans sektörü ile ilgili yenilikçi fikir ve projelerini önerebiliyor.
MBA bursu ve Roland Garros’a katılım bileti için son başvuru 31 Aralık
Başvuruların 31 Aralık’a kadar www.icatcikar.com sitesinden yapıldığı yarışmada, birinci gelen üniversite öğrencisi ve yeni mezun öğrenci 15 bin TL ve Bahçeşehir’de ücretsiz MBA bursu kazanacak. Yarışmada ikinci gelen öğrenci ya da yeni mezun 7.5 bin TL, üçüncü ise 5 bin TL kazanacak, ayrıca finale kalan ilk 10 projenin sahiplerine mini laptop hediye edilecek.
TEB müşterileri arasında finale kalarak ilk 5′te yer alanlar mini laptop kazanacak. Ayrıca birinciye 15 bin TL ve Fransa Açık Tenis Turnuvası Roland Garros’a katılım bileti hediye edilecek. Yarışmada ikinci gelen TEB müşterisi 7.5 bin TL, üçüncü olan ise 5 bin TL ödül kazanacak.
“TEB inovasyonda dünyaya örnek gösteriliyor”
TEB İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Nilsen Altıntaş; TEB olarak inovasyon yönetimi konusundaki başarıları ile dünyaya da örnek olduklarını ifade ederek; “TEB Avrupa Finansal Yönetim ve Pazarlama Birliği’nin (EFMA) “Innovation In Retail Banking 2010″ raporunda inovasyon yönetimi alanında 50 ülkeden, 145 banka arasında en iyi 8 bankadan biri olarak gösterildi” dedi.
Nilsen Altıntaş şunları kaydetti: “TEB bankacılık alanında bir yandan yenilikçi ürün ve hizmetleri müşterilerine sunarken bir yandan da inovasyon kültürünü tüm topluma yayarak, bankacılık alanında yenilikçi fikirleri ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Bu nedenle her yıl müşterilerimizin, üniversite öğrencilerinin ve yeni mezunların katılabileceği “TEB Akıl Fikir Yarışması” düzenliyoruz. Bankacılık sektörü için yenilikçi fikirleri olanları www.icatcikar.com adresinden yarışmamıza katılmaya davet ediyoruz.”
Kar yağışı yarın iş çıkışı başlıyor
Paylaş
Balkanlarda etkisini gösteren kuvvetli soğuk ve kar yağışı bu gece Türkiye'ye geliyor. Kar yarın sabah önce Edirne ve Kırklareli'de başlayacak.
İstanbul'da bu gece kuvvetli yağmur var, yarın öğleye kadar yağış sürecek. Saat 14.00'ten sonra yağış karla karışık yağmura, iş çıkışında özellikle saat 18.00'den sonra başta Çamlıca, Ulus, Zekeriyaköy, Kemerburgaz, Hacıosman ve Pendik olmak üzere kara dönüşecek. Akşam ve gece kar yoğun yağabilir.
İstanbul'da yarın gece ve cumartesi fırtına da var, sıcaklık 0 derece hissedilecek. Cumartesi günü kar yağışı tüm kenti beyaza bürüyecek, sahillerde de kar yağışı görülecek. Pazar günü ise kar yağış hafif, fırtına sona erecek.
Kar Bolu'da yarın akşam saat 20.00'den sonra, Ankara'da ise gece başlayacak. Cumartesi günü İstanbul'dan Bursa, Bolu, Kütahya, Manisa, Ankara, Tokat, Konya, Sivas ve Isparta boyunca yoğun kar var.
Yarın gece ve cumartesi günü tüm Batı Karadeniz, Ege'de İzmir-Bodrum arası ve Marmara'da poyrazın hızı 100 kilometreye kadar çıkacak.
Akdeniz için ise sel uyarısı var. Yarın özellikle akşam ve gece Antalya, Mersin, Hatay ve Adana boyunca yağmur çok kuvvetli, metrekareye 150 kilogram yağmur düşebilir. Bölgede lodos da çok kuvvetli esecek.
Soğuk hava Türkiye genelinde 10 gün kalacak. Sonraki günlerde Anadolu genelindeki yağışlar hep kar şeklinde düşecek.
İstanbul'da bu gece kuvvetli yağmur var, yarın öğleye kadar yağış sürecek. Saat 14.00'ten sonra yağış karla karışık yağmura, iş çıkışında özellikle saat 18.00'den sonra başta Çamlıca, Ulus, Zekeriyaköy, Kemerburgaz, Hacıosman ve Pendik olmak üzere kara dönüşecek. Akşam ve gece kar yoğun yağabilir.
İstanbul'da yarın gece ve cumartesi fırtına da var, sıcaklık 0 derece hissedilecek. Cumartesi günü kar yağışı tüm kenti beyaza bürüyecek, sahillerde de kar yağışı görülecek. Pazar günü ise kar yağış hafif, fırtına sona erecek.
Kar Bolu'da yarın akşam saat 20.00'den sonra, Ankara'da ise gece başlayacak. Cumartesi günü İstanbul'dan Bursa, Bolu, Kütahya, Manisa, Ankara, Tokat, Konya, Sivas ve Isparta boyunca yoğun kar var.
Yarın gece ve cumartesi günü tüm Batı Karadeniz, Ege'de İzmir-Bodrum arası ve Marmara'da poyrazın hızı 100 kilometreye kadar çıkacak.
Akdeniz için ise sel uyarısı var. Yarın özellikle akşam ve gece Antalya, Mersin, Hatay ve Adana boyunca yağmur çok kuvvetli, metrekareye 150 kilogram yağmur düşebilir. Bölgede lodos da çok kuvvetli esecek.
Soğuk hava Türkiye genelinde 10 gün kalacak. Sonraki günlerde Anadolu genelindeki yağışlar hep kar şeklinde düşecek.
Ulubat Gölü Marmara ile birleşecek
Paylaş
Kocadere Irmağı aracılığıyla Marmara Denizi'ne bağlanacakBURSA, (DHA)
15:25
09 Aralık 2010
BURSA Büyükşehir Belediyesi, Uluabat Gölü'nü Marmara Denizi'ne bağlayacak projeyle bölgeyi turizme açmayı planlıyor. Marmara Denizi ile göl arasındaki 30 kilometrelik hattın, Nil Nehri'nde olduğu gibi tekne turlarına açılması planlanırken, bölge ekonomisi turizmle kalkınacak.
Projeyle ilgili olarak DSİ başta olmak üzere ilgili kurumlarla toplantı yapan Büyükşehir Belediye Başkanı AK Parti'li Recep Altepe, ardından Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Seyfettin Avşar ve Büyükşehir Belediyesi Başkan danışmanları ile birlikte Uluabat'ta incelemelerde bulundu. BUSKİ Genel Müdür Vekili İsmail Yılmaz ve BUSKİ Genel Müdür Yardımcısı Güngör Gülenç’in yanı sıra DSİ yetkililerinin de katıldığı inceleme gezisinin ardından Başkan Altepe, proje hakkında bilgiler verdi.
Kirmasti Çayı’ndan beslenen ve 13 bin 500 hektar alana sahip Uluabat Gölü çıkış kanalında 1950’li yıllarda çekilen fotoğraflarda gemilerin görüldüğünü belirten Başkan Altepe, Uluabat Çıkış Kanalı’nın yaklaşık 30 kilometrelik bir güzergahı takip edip, Kocadere aracılığıyla Marmara Denizi’ne döküldüğünü hatırlattı. Bu güzergahta yapılacak düzenlemelerle Marmara Denizi ile Uluabat Gölü’nü buluşturacaklarını dile getiren Başkan Altepe, kot farkı sayesinde tuzlu su ile tatlı suyun birbirine karışmasının da önüne geçileceğini söyledi.
NİL’DE OLDUĞU GİBİ NEHİR GEZİSİ DÜZENLENEBİLECEK
Proje kapsamında kanalın komple temizleneceğini ve hat boyunca önemli bir rekreasyon alanı kazandırılacağını ifade eden Başkan Altepe, “Marmara Denizi’nden giren yatlar için Uluabat, doğal bir marina olacak. Aynı zamanda 30 kilometrelik hat boyunca Nil Nehri’nde olduğu gibi nehir gezileri düzenlenecek. Hayata geçirilecek rekreasyon alanları, kafe ve restoranlarla bölge ekonomisi canlanacak. Projeleri hazırlıyoruz. DSİ başta olmak üzere tüm kamu kurumları ile yaptığımız toplantıda projenin uygulanabilir olduğunu gördük. Bursa’ya önemli bir vizyon katacak bu projede ilgili kamu kurumlarıyla birlikte çalışacağız. Proje tamamlanıp, kurumlardan onaylar alınınca çalışmaları başlatacağız” diye konuştu.
PROJEYLE SU BASKINLARI DA ÖNLENECEK
Bölge turizmine yönelik hazırlanan projenin aynı zamanda bölgedeki olası su baskınlarını da önleyeceğini ifade eden Başkan Altepe, “Çınarcık Barajı ve elektrik üretiminin sağlanacağı kuvvet tüneli önümüzdeki günlerde devreye alınıyor. Kuvvet tünelinden gelen sular göle tahliye edilecek. Böylelikle göldeki oksijen oranı artarken, su akışı hızlanacak. Yapacağımız proje ile fazla gelen suların Marmara Denizi’ne akışı sağlanacak ve bölgede su baskını yaşanmayacak. Bölgedeki arazilerin korunması ve yaşanabilir bir çevre için de bu proje büyük önem taşıyor” dedi.
15:25
09 Aralık 2010
BURSA Büyükşehir Belediyesi, Uluabat Gölü'nü Marmara Denizi'ne bağlayacak projeyle bölgeyi turizme açmayı planlıyor. Marmara Denizi ile göl arasındaki 30 kilometrelik hattın, Nil Nehri'nde olduğu gibi tekne turlarına açılması planlanırken, bölge ekonomisi turizmle kalkınacak.
Projeyle ilgili olarak DSİ başta olmak üzere ilgili kurumlarla toplantı yapan Büyükşehir Belediye Başkanı AK Parti'li Recep Altepe, ardından Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Seyfettin Avşar ve Büyükşehir Belediyesi Başkan danışmanları ile birlikte Uluabat'ta incelemelerde bulundu. BUSKİ Genel Müdür Vekili İsmail Yılmaz ve BUSKİ Genel Müdür Yardımcısı Güngör Gülenç’in yanı sıra DSİ yetkililerinin de katıldığı inceleme gezisinin ardından Başkan Altepe, proje hakkında bilgiler verdi.
Kirmasti Çayı’ndan beslenen ve 13 bin 500 hektar alana sahip Uluabat Gölü çıkış kanalında 1950’li yıllarda çekilen fotoğraflarda gemilerin görüldüğünü belirten Başkan Altepe, Uluabat Çıkış Kanalı’nın yaklaşık 30 kilometrelik bir güzergahı takip edip, Kocadere aracılığıyla Marmara Denizi’ne döküldüğünü hatırlattı. Bu güzergahta yapılacak düzenlemelerle Marmara Denizi ile Uluabat Gölü’nü buluşturacaklarını dile getiren Başkan Altepe, kot farkı sayesinde tuzlu su ile tatlı suyun birbirine karışmasının da önüne geçileceğini söyledi.
NİL’DE OLDUĞU GİBİ NEHİR GEZİSİ DÜZENLENEBİLECEK
Proje kapsamında kanalın komple temizleneceğini ve hat boyunca önemli bir rekreasyon alanı kazandırılacağını ifade eden Başkan Altepe, “Marmara Denizi’nden giren yatlar için Uluabat, doğal bir marina olacak. Aynı zamanda 30 kilometrelik hat boyunca Nil Nehri’nde olduğu gibi nehir gezileri düzenlenecek. Hayata geçirilecek rekreasyon alanları, kafe ve restoranlarla bölge ekonomisi canlanacak. Projeleri hazırlıyoruz. DSİ başta olmak üzere tüm kamu kurumları ile yaptığımız toplantıda projenin uygulanabilir olduğunu gördük. Bursa’ya önemli bir vizyon katacak bu projede ilgili kamu kurumlarıyla birlikte çalışacağız. Proje tamamlanıp, kurumlardan onaylar alınınca çalışmaları başlatacağız” diye konuştu.
PROJEYLE SU BASKINLARI DA ÖNLENECEK
Bölge turizmine yönelik hazırlanan projenin aynı zamanda bölgedeki olası su baskınlarını da önleyeceğini ifade eden Başkan Altepe, “Çınarcık Barajı ve elektrik üretiminin sağlanacağı kuvvet tüneli önümüzdeki günlerde devreye alınıyor. Kuvvet tünelinden gelen sular göle tahliye edilecek. Böylelikle göldeki oksijen oranı artarken, su akışı hızlanacak. Yapacağımız proje ile fazla gelen suların Marmara Denizi’ne akışı sağlanacak ve bölgede su baskını yaşanmayacak. Bölgedeki arazilerin korunması ve yaşanabilir bir çevre için de bu proje büyük önem taşıyor” dedi.
Gençlerin ölüm oyunu
Paylaş
Kendi hazırladıkları halatlarla yüksek binaların çatısına çıkan gençler, halatları bağladıktan sonra...
13:52
09 Aralık 2010
Rusya'da bir binanın üzerine çıkan bir grup gencin kendi hazırladıkları halatlarla yaptıkları "bangi jumping" tepki çekiyor. Güvenlik zafiyetinin hat safhada olduğu oyunda gençler 10 katlı bir binanın çatısından beline halat bağladıkları bayan arkadaşlarını boşluğa bırakıyor. Genç kız çığlık çığlığa boşlukta savrulurken gençler kahkahalar atıyor. Videonun internette yayınlanmasının ardından yetkililer benzeri olayların ölümle sonuçlanabileceğini belirterek ailelerin çocuklarını ikaz etmelerini istedi.
13:52
09 Aralık 2010
Rusya'da bir binanın üzerine çıkan bir grup gencin kendi hazırladıkları halatlarla yaptıkları "bangi jumping" tepki çekiyor. Güvenlik zafiyetinin hat safhada olduğu oyunda gençler 10 katlı bir binanın çatısından beline halat bağladıkları bayan arkadaşlarını boşluğa bırakıyor. Genç kız çığlık çığlığa boşlukta savrulurken gençler kahkahalar atıyor. Videonun internette yayınlanmasının ardından yetkililer benzeri olayların ölümle sonuçlanabileceğini belirterek ailelerin çocuklarını ikaz etmelerini istedi.
9 Nisan 2010 Cuma
Cenette büyükannemi gördüm!
Paylaş
Lychen, Almanya'da yaşayan üç yaşındaki Paul, büyükbabasının bahçesinde oynarken bir göle düştü.
Büyükbabası onu suyun içinden çıkardığında nefes almıyordu. Küçük çocuk hemen helikopterle hastaneye kaldırılıp, yoğun bakıma alındı.
Hayatını kurtarmak için uğraşan doktorlar, tam üç saat 18 dakika sonra tekrar kalbinin atmasını sağlamayı başardılar.
Klinik yöneticisi Prof. Dr. Lothar Schweigerer, "Buna benzer bir şeyi hiç yaşamadım. Onun yaşındaki çocuklar suyun altında sadece birkaç dakika kalsalar da yaşama dönemiyorlar." açıklamasını yaptı.
Ancak Paul'un doktorları ve ailesini şaşırtması bununla kalmadı.
Paul, hayata dönmesinin ardından ailesine yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Cennette Büyükanne Emmi ile birlikteydim. Bana hemen aşağıya dönmem gerektiğini söyledi."
Lychen, Almanya'da yaşayan üç yaşındaki Paul, büyükbabasının bahçesinde oynarken bir göle düştü.
Büyükbabası onu suyun içinden çıkardığında nefes almıyordu. Küçük çocuk hemen helikopterle hastaneye kaldırılıp, yoğun bakıma alındı.
Hayatını kurtarmak için uğraşan doktorlar, tam üç saat 18 dakika sonra tekrar kalbinin atmasını sağlamayı başardılar.
Klinik yöneticisi Prof. Dr. Lothar Schweigerer, "Buna benzer bir şeyi hiç yaşamadım. Onun yaşındaki çocuklar suyun altında sadece birkaç dakika kalsalar da yaşama dönemiyorlar." açıklamasını yaptı.
Ancak Paul'un doktorları ve ailesini şaşırtması bununla kalmadı.
Paul, hayata dönmesinin ardından ailesine yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Cennette Büyükanne Emmi ile birlikteydim. Bana hemen aşağıya dönmem gerektiğini söyledi."
Etiketler:
almanya,
emmi,
germany,
lychen,
ÖLÜM,
paul,
Prof. Dr. Lothar Schweigerer,
reankarnasyon
Ses kaydından korkunç gerçeğe
Paylaş
Geçen yıl 27 Mayıs'ta Çukurca Jandarma Tugay'ına bağlı askeri birlik Hantepe bölgesine giderken geçtiği arazide el yapımı mayın patlamış, 7 asker şehit olmuştu.
Olayla ilgili soruşturma başlatan Van Başsavcılığı, 7 askerin şehit eden patlamaya yol açan mayınların labaratuvar incelemesini yaptırdı. Buna göre, patlayan mayınlar Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullandığı malzemeyle yapılmıştı.
Mayınların askerlerin görev bölgelerine giderken PKK saldırısına uğramamaları, yani askerlerin güvenliği için döşendiği de ortaya çıktı.
Bazı gazetelerde çıkan haberler üzerine açıklama yapan Van Cumhuriyet Başsavcılığı, 7 askerin şehit olduğu olayla ilgili bazı askerlerin ''bilinçli taksirle birden çok kişinin ölümüne sebep olmak'' suçuyla yargılanabileceği görüşünü belirtti.
Ancak, yasa gereği bu olayla ilgili soruşturma ve yargılama görevinin askeri mahkemelerde olduğunu vurgulayan Başsavcılık, hazırlanan soruşturma dosyasının Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na gönderildiğini de açıkladı.
SKANDAL NASIL ORTAYA ÇIKTI
? Çukurca’da şehit olan oğlu Deniz Demirci’yi toprağa verirken PKK’ya lanet okuyan anne Raziye Demirci, bir süre sonra internete düşen iki komutanın ses kaydında “Mayını biz koyduk” ifadesi üzerine suç duyurusunda bulunmuştu.
Demirci ile birlikte şehit Kemal Özevin, Adil Yıldız ve Cafer Yıldız’ın babaları Halil Özevin, İsmail Yıldız ve Nail Çelik yasal mücadele başlattı ve sonuca ulaştı.
Halil Özevin, "Bize PKK demişlerdi. İnternete düşen ses kayıtlarında söylenenlerin gerçek çıkmaması için dua ettim" dedi.
Olay, demokratik açılım sürecini de olumsuz etkilemişti. DTP’li Ahmet Türk’le konuşması beklenen Başbakan Erdoğan, görüşmeyi iptal etmişti.
İNTERNETTEKİ O SES KAYDI
Çukurca’da 7 askeri şehit eden mayın patlamasının ardından Tuğgeneral Zeki Es, Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Yarbay Taner ile XXX komutanın kendi aralarındaki konuşma internete düşmüştü. O diyaloglardan bazıları şöyleydi: ZEKİ ES: (İlk görüşme) Komutanım uzaktan komutalı değil. Maalesef.. Biliyorsunuz bunları korumak için bizzat kendim yerleştirdim. Komutanım sizi böyle sıkıntıya soktuğum için kahroluyorum.
GÜRBÜZ KAYA: Hiçbir sıkıntı yok bak, hiçbir sıkıntı yok. Biz aynen planladığımızı uygularız. Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok.
YARBAY TANER:?(İkinci görüşmede Es’e) Yukarıya mayını terör örgütü döşedi şeklinde bildirdik. (Rapora tümen komutanının birkaç kez baktığını ve o şekilde yazdıklarını da ekliyor konuşmasında.)
XXX KOMUTAN: (3. telefon görüşmesinde Es’e) Zeki bu konuşmaların hepsi kayıt ediliyormuş, fazla konuşma. Sabah GES Komutanı beni aradı söyledi.
Geçen yıl Çukurca Hantepe'de patlayan mayınlar askerler Ziya Bener, Deniz demirci, Özkan Dumlu, Cafer Çelik, Kemal Özer, Adil Yılmaz ve Oğuz Kır'ın şehit olmasına yol açmıştı.
Geçen yıl 27 Mayıs'ta Çukurca Jandarma Tugay'ına bağlı askeri birlik Hantepe bölgesine giderken geçtiği arazide el yapımı mayın patlamış, 7 asker şehit olmuştu.
Olayla ilgili soruşturma başlatan Van Başsavcılığı, 7 askerin şehit eden patlamaya yol açan mayınların labaratuvar incelemesini yaptırdı. Buna göre, patlayan mayınlar Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullandığı malzemeyle yapılmıştı.
Mayınların askerlerin görev bölgelerine giderken PKK saldırısına uğramamaları, yani askerlerin güvenliği için döşendiği de ortaya çıktı.
Bazı gazetelerde çıkan haberler üzerine açıklama yapan Van Cumhuriyet Başsavcılığı, 7 askerin şehit olduğu olayla ilgili bazı askerlerin ''bilinçli taksirle birden çok kişinin ölümüne sebep olmak'' suçuyla yargılanabileceği görüşünü belirtti.
Ancak, yasa gereği bu olayla ilgili soruşturma ve yargılama görevinin askeri mahkemelerde olduğunu vurgulayan Başsavcılık, hazırlanan soruşturma dosyasının Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na gönderildiğini de açıkladı.
SKANDAL NASIL ORTAYA ÇIKTI
? Çukurca’da şehit olan oğlu Deniz Demirci’yi toprağa verirken PKK’ya lanet okuyan anne Raziye Demirci, bir süre sonra internete düşen iki komutanın ses kaydında “Mayını biz koyduk” ifadesi üzerine suç duyurusunda bulunmuştu.
Demirci ile birlikte şehit Kemal Özevin, Adil Yıldız ve Cafer Yıldız’ın babaları Halil Özevin, İsmail Yıldız ve Nail Çelik yasal mücadele başlattı ve sonuca ulaştı.
Halil Özevin, "Bize PKK demişlerdi. İnternete düşen ses kayıtlarında söylenenlerin gerçek çıkmaması için dua ettim" dedi.
Olay, demokratik açılım sürecini de olumsuz etkilemişti. DTP’li Ahmet Türk’le konuşması beklenen Başbakan Erdoğan, görüşmeyi iptal etmişti.
İNTERNETTEKİ O SES KAYDI
Çukurca’da 7 askeri şehit eden mayın patlamasının ardından Tuğgeneral Zeki Es, Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Yarbay Taner ile XXX komutanın kendi aralarındaki konuşma internete düşmüştü. O diyaloglardan bazıları şöyleydi: ZEKİ ES: (İlk görüşme) Komutanım uzaktan komutalı değil. Maalesef.. Biliyorsunuz bunları korumak için bizzat kendim yerleştirdim. Komutanım sizi böyle sıkıntıya soktuğum için kahroluyorum.
GÜRBÜZ KAYA: Hiçbir sıkıntı yok bak, hiçbir sıkıntı yok. Biz aynen planladığımızı uygularız. Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok.
YARBAY TANER:?(İkinci görüşmede Es’e) Yukarıya mayını terör örgütü döşedi şeklinde bildirdik. (Rapora tümen komutanının birkaç kez baktığını ve o şekilde yazdıklarını da ekliyor konuşmasında.)
XXX KOMUTAN: (3. telefon görüşmesinde Es’e) Zeki bu konuşmaların hepsi kayıt ediliyormuş, fazla konuşma. Sabah GES Komutanı beni aradı söyledi.
Geçen yıl Çukurca Hantepe'de patlayan mayınlar askerler Ziya Bener, Deniz demirci, Özkan Dumlu, Cafer Çelik, Kemal Özer, Adil Yılmaz ve Oğuz Kır'ın şehit olmasına yol açmıştı.
Nerden baksan adaletsiz...
Paylaş
Tecavüz mağduru kızın 'psikolojisinin etkilenip etkilenmediği'nin anlaşılması için rapor istenen Adli Tıp Kurumu 2011'e randevu verdi. İki kez intihara teşebbüs eden kız için daha erken rapor verilmesi istemini de kurum reddetti: İş çok...
11:04
09 Nisan 2010
Radikal Gazetesi'nde İsmail Saymaz imzası ile yeralan habere göre, öğretmeni tarafından tecavüze uğrayan öğrencinin ‘ruh sağlığının bozulup bozulmadığı’nın anlaşılması için rapor istenen Adli Tıp kurumu 15 ay sonraya randevu verdi.
Mahkeme, sürenin öne çekilmesini isteyince ATK, ‘iş yükü’ gerekçesiyle reddetti. ATK, “Günlük bakabileceğimiz hasta sayısı kadar randevu verilmektedir. Randevu tarihinin öne çekilmesi durumunda yeni verilecek tarihteki randevulu vakalar muayene edilemeyeceğinden tarihin öne çekilmesi mümkün değildir” dedi.
Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçer, ATK’nin randevu tarihini ‘sistem’ sorununa bağlıyor.
İstanbul’da, Mart 2008’de, bir lise öğretmeni 17 yaşındaki kız öğrencisini evine götürdü. İddiaya göre evde tecavüze yeltendi. Öğrenci, saldırıyı altı ay boyunca gizledi. Bu süreçte iki kez intihara kalkıştı. Daha sonra diğer öğretmenlerine anlattı.
Öğretmenlerin gayretiyle 3 Aralık 2008’de şikâyetçi oldu. İlk muayenede, bakire olduğu ama kızlık zarının zarar gördüğü belirlendi. Bu arada öğrenci, 2009 yılı içerisinde bir kere jiletle avuçlarını kesti, 3 Temmuz 2009’da ilaçla intihara kalkıştı.
ÖĞRETMEN MESLEKTEN ATILDI
Meslekten ihraç edilen öğretmene Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, TCK’nin (TCK) 103. maddesine göre ‘çocuğa cinsel istismar’ suçlamasıyla dava açıldı. Mahkeme, 18 Eylül 2009’da görülen duruşmada, psikiyatrik inceleme için ATK’den randevu istenmesine karar verdi. ATK 8 Temmuz 2011’e randevu verdi. Mahkeme, 9 Aralık 2009’da, randevunun daha öne çekilmesini istedi. Ancak 15 Ocak 2010’da ATK Başkanı Haluk İnce’den gelen yanıt, vahim manzaraya işaret ediyordu: "MÜMKÜN DEĞİL" “Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nda görevli çocuk psikiyatrisi ve psikiyatri uzmanlarının günlük bakabileceği hasta sayısı kadar randevu verilmektedir. Randevu tarihinin öne çekilmesi durumunda yeni verilecek tarihteki randevulu vakalar muayene edilemeyeceğinden randevu tarihinin öne çekilmesi mümkün değildir.” Son duruşma, 1 Nisan’da görüldü. Mahkeme Başkanı Meryem Üstüner, Yargıtay’a atandığı, yerine geçici başkan nezaret ettiği için kararsız kalındı. Duruşmada, “TCK’nın 103/6’nın yerine getirilmesinin çalışılmasına...” diye karar çıktı.
‘Çocuğa cinsel istismar’ı düzenleyen TCK 103. maddenin altıncı fıkrasında, “Mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, 15 yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur” şeklindeki, cezayı artıran bir hüküm yer alıyor. Bu koşulun sağlanması için ‘beden ve ruh sağlığının’ bozulduğunu saptayan rapor isteniyor. Yasada olmamasına rağmen uygulama, raporun ATK’dan alınması yönünde işletiliyor.
ÜNİVERSİTEDEN ATILABİLİR
Oysaki ATK’nın 15 Ocak 2010’daki yazısında bile, üniversitelerin Çocuk Psikiyatrisi ve Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan rapor aldırılması öneriliyor. Ve aslında dava Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyada, benzer bir rapor bulunuyor. İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Polikliniği’nin 21 Mayıs 2009 tarihli raporu, cinsel saldırıya işaret ediyor: “Travma sonrası stres bozukluğu, ileri düzeyde işlev kaybı ve Major depresyon tanılarının, kişinin sağlığını ve algılama yeteneğini basit tıbbi müdahaleyle giderilmeyecek düzeyde bozduğu, ruhsal bozuklukların kalıcı bozukluk niteliği yönünden izlenmesi ve altı ay sonra değerlendirilmesinin uygun olacağı...”
Tecavüz mağduru kızın 'psikolojisinin etkilenip etkilenmediği'nin anlaşılması için rapor istenen Adli Tıp Kurumu 2011'e randevu verdi. İki kez intihara teşebbüs eden kız için daha erken rapor verilmesi istemini de kurum reddetti: İş çok...
11:04
09 Nisan 2010
Radikal Gazetesi'nde İsmail Saymaz imzası ile yeralan habere göre, öğretmeni tarafından tecavüze uğrayan öğrencinin ‘ruh sağlığının bozulup bozulmadığı’nın anlaşılması için rapor istenen Adli Tıp kurumu 15 ay sonraya randevu verdi.
Mahkeme, sürenin öne çekilmesini isteyince ATK, ‘iş yükü’ gerekçesiyle reddetti. ATK, “Günlük bakabileceğimiz hasta sayısı kadar randevu verilmektedir. Randevu tarihinin öne çekilmesi durumunda yeni verilecek tarihteki randevulu vakalar muayene edilemeyeceğinden tarihin öne çekilmesi mümkün değildir” dedi.
Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçer, ATK’nin randevu tarihini ‘sistem’ sorununa bağlıyor.
İstanbul’da, Mart 2008’de, bir lise öğretmeni 17 yaşındaki kız öğrencisini evine götürdü. İddiaya göre evde tecavüze yeltendi. Öğrenci, saldırıyı altı ay boyunca gizledi. Bu süreçte iki kez intihara kalkıştı. Daha sonra diğer öğretmenlerine anlattı.
Öğretmenlerin gayretiyle 3 Aralık 2008’de şikâyetçi oldu. İlk muayenede, bakire olduğu ama kızlık zarının zarar gördüğü belirlendi. Bu arada öğrenci, 2009 yılı içerisinde bir kere jiletle avuçlarını kesti, 3 Temmuz 2009’da ilaçla intihara kalkıştı.
ÖĞRETMEN MESLEKTEN ATILDI
Meslekten ihraç edilen öğretmene Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, TCK’nin (TCK) 103. maddesine göre ‘çocuğa cinsel istismar’ suçlamasıyla dava açıldı. Mahkeme, 18 Eylül 2009’da görülen duruşmada, psikiyatrik inceleme için ATK’den randevu istenmesine karar verdi. ATK 8 Temmuz 2011’e randevu verdi. Mahkeme, 9 Aralık 2009’da, randevunun daha öne çekilmesini istedi. Ancak 15 Ocak 2010’da ATK Başkanı Haluk İnce’den gelen yanıt, vahim manzaraya işaret ediyordu: "MÜMKÜN DEĞİL" “Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nda görevli çocuk psikiyatrisi ve psikiyatri uzmanlarının günlük bakabileceği hasta sayısı kadar randevu verilmektedir. Randevu tarihinin öne çekilmesi durumunda yeni verilecek tarihteki randevulu vakalar muayene edilemeyeceğinden randevu tarihinin öne çekilmesi mümkün değildir.” Son duruşma, 1 Nisan’da görüldü. Mahkeme Başkanı Meryem Üstüner, Yargıtay’a atandığı, yerine geçici başkan nezaret ettiği için kararsız kalındı. Duruşmada, “TCK’nın 103/6’nın yerine getirilmesinin çalışılmasına...” diye karar çıktı.
‘Çocuğa cinsel istismar’ı düzenleyen TCK 103. maddenin altıncı fıkrasında, “Mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, 15 yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur” şeklindeki, cezayı artıran bir hüküm yer alıyor. Bu koşulun sağlanması için ‘beden ve ruh sağlığının’ bozulduğunu saptayan rapor isteniyor. Yasada olmamasına rağmen uygulama, raporun ATK’dan alınması yönünde işletiliyor.
ÜNİVERSİTEDEN ATILABİLİR
Oysaki ATK’nın 15 Ocak 2010’daki yazısında bile, üniversitelerin Çocuk Psikiyatrisi ve Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan rapor aldırılması öneriliyor. Ve aslında dava Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyada, benzer bir rapor bulunuyor. İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Polikliniği’nin 21 Mayıs 2009 tarihli raporu, cinsel saldırıya işaret ediyor: “Travma sonrası stres bozukluğu, ileri düzeyde işlev kaybı ve Major depresyon tanılarının, kişinin sağlığını ve algılama yeteneğini basit tıbbi müdahaleyle giderilmeyecek düzeyde bozduğu, ruhsal bozuklukların kalıcı bozukluk niteliği yönünden izlenmesi ve altı ay sonra değerlendirilmesinin uygun olacağı...”
Etiketler:
adli tıp,
ismail saymaz,
ÖĞRETMEN,
Prof. Dr. Ümit Biçer,
radikal,
tecavüz
İstanbul Emniyeti Çocuk Şubesi, Yetiştirilmek Üzere 1000 Adet Çocuk Polis Alıyor
Paylaş
Türkiye'nin önemli sorunlarından biri halini almaya başlayan ve sayısı hızla artan çocuk suçlular için İstanbul Emniyeti devrim niteliğinde bir adım atmaya hazırlanıyor. Suça bulaşmış ya da her an bulaşabilecek çocukları ıslah ederek topluma kazandırmayı amaçlayan "Minik Polisler" projesi kapsamında, ilk etapta pilot bölge olarak belirlenen Kağıthane'den seçilen 1000 adet çocuk, Emniyet Müdürlüğü bünyesinde polis olarak istihdam edilecek.
Orta Afrika Modeli Esas Alındı
Projenin tanıtımı amacıyla bu sabah bir basın toplantısı düzenleyen Emniyet Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Genel Sekreteri Fahri Ersönmez, "Minik Polisler" projesi için bazı Afrika ülkelerindeki "çocuk askerler" uygulamasından ilham alındığını belirterek, "Özellikle Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki iç savaş sırasında uygulanan çocukları askere alma politikasının savaşın seyrini değiştirecek bir başarıya ulaştığını gördükten sonra kafamızda hiç bir soru işareti kalmadı." şeklinde konuştu.
Taş Atan Çocuklara Karşı Biber Gazı Atan Çocuklar
Açıklamasında, projeyle yetiştirilecek çocuk polislerin, öncelikle kendi akranlarının işledikleri suçlara karşı mücadelede kullanılacaklarını söyleyen Ersönmez, "Zaten yaşını başını almış adamlar olarak bacak kadar veletlerin peşinden koşmak bizim de ağırımıza gidiyordu. Ayrıca aradaki güç farkından dolayı bizim polislerimizin müdahalesi zaman zaman ayarsız kaçabiliyor. Bu yüzden tıpkı mahalle maçlarındaki gibi bırakalım çocuklar kendi aralarında kozlarını paylaşsınlar, taş atan çocuklara karşı biber gazı atan çocuklar, hem daha adil bir mücadele olacak, hem de inanıyorum ki toplumsal olaylarda sokaklar daha neşeli bir havaya bürünecek." diyerek, yeni uygulamanın emniyet camiasınca da memnuniyetle karşılandığını ifade etti.
Proje kapsamında motorize ekipler kurulacağını da belirten Ersönmez, sözlerine şöyle devam etti: "Motorsikletli yunuslar yerine, bisikletli plankton ekipleri kurmayı düşünüyoruz. Çocuk polislerin devreye alınmasından sonra sivil polislerimize simit-poğaça satırmak uygulamasına da son vereceğiz. Zaten bir şey de satamıyordu arkadaşlar. Bunun yerine selpakçı, boyacı çocuklar kullanarak bir yandan işimizi yaparken bir yandan da kurumun döner sermayesine katkıda bulunmayı hedefliyoruz.”
Aileler için Erken Emeklilik Cezbedici
Sivil toplum örgütleri projeye tepki gösterseler de aileler gelişmelerden oldukça memnun görünüyorlar. 6 ve 8 yaşlarında iki çocuk babası Nihat Doğan(36), alımlar başladığında ilk kendi çocuklarını götüreceğini söylerek “Zaten pek okuyacakları yok, bir kaç yıl sonra da zor şartlarda büyümelerinin hıncını benden ve çevrelerinden çıkartır, tinerle, kubarla günü geçirirler. Oysa çocuk polis olmaya hak kazandıklarında streslerini atabilecekleri, kendilerine güvenlerini kazanacakları bir çok toplumsal olaya müdahil olacaklar. Zaten 30-35 yaşında emeklilikleri de gelir, bizden çıkarlar.” dedi
6-14 yaş arası çocukları kapsayan "Minik Polisler" projesi için başvurular, 23 nisan-07 Mayıs 2010 tarihleri arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne yapılabilecek.
Türkiye'nin önemli sorunlarından biri halini almaya başlayan ve sayısı hızla artan çocuk suçlular için İstanbul Emniyeti devrim niteliğinde bir adım atmaya hazırlanıyor. Suça bulaşmış ya da her an bulaşabilecek çocukları ıslah ederek topluma kazandırmayı amaçlayan "Minik Polisler" projesi kapsamında, ilk etapta pilot bölge olarak belirlenen Kağıthane'den seçilen 1000 adet çocuk, Emniyet Müdürlüğü bünyesinde polis olarak istihdam edilecek.
Orta Afrika Modeli Esas Alındı
Projenin tanıtımı amacıyla bu sabah bir basın toplantısı düzenleyen Emniyet Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Genel Sekreteri Fahri Ersönmez, "Minik Polisler" projesi için bazı Afrika ülkelerindeki "çocuk askerler" uygulamasından ilham alındığını belirterek, "Özellikle Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki iç savaş sırasında uygulanan çocukları askere alma politikasının savaşın seyrini değiştirecek bir başarıya ulaştığını gördükten sonra kafamızda hiç bir soru işareti kalmadı." şeklinde konuştu.
Taş Atan Çocuklara Karşı Biber Gazı Atan Çocuklar
Açıklamasında, projeyle yetiştirilecek çocuk polislerin, öncelikle kendi akranlarının işledikleri suçlara karşı mücadelede kullanılacaklarını söyleyen Ersönmez, "Zaten yaşını başını almış adamlar olarak bacak kadar veletlerin peşinden koşmak bizim de ağırımıza gidiyordu. Ayrıca aradaki güç farkından dolayı bizim polislerimizin müdahalesi zaman zaman ayarsız kaçabiliyor. Bu yüzden tıpkı mahalle maçlarındaki gibi bırakalım çocuklar kendi aralarında kozlarını paylaşsınlar, taş atan çocuklara karşı biber gazı atan çocuklar, hem daha adil bir mücadele olacak, hem de inanıyorum ki toplumsal olaylarda sokaklar daha neşeli bir havaya bürünecek." diyerek, yeni uygulamanın emniyet camiasınca da memnuniyetle karşılandığını ifade etti.
Proje kapsamında motorize ekipler kurulacağını da belirten Ersönmez, sözlerine şöyle devam etti: "Motorsikletli yunuslar yerine, bisikletli plankton ekipleri kurmayı düşünüyoruz. Çocuk polislerin devreye alınmasından sonra sivil polislerimize simit-poğaça satırmak uygulamasına da son vereceğiz. Zaten bir şey de satamıyordu arkadaşlar. Bunun yerine selpakçı, boyacı çocuklar kullanarak bir yandan işimizi yaparken bir yandan da kurumun döner sermayesine katkıda bulunmayı hedefliyoruz.”
Aileler için Erken Emeklilik Cezbedici
Sivil toplum örgütleri projeye tepki gösterseler de aileler gelişmelerden oldukça memnun görünüyorlar. 6 ve 8 yaşlarında iki çocuk babası Nihat Doğan(36), alımlar başladığında ilk kendi çocuklarını götüreceğini söylerek “Zaten pek okuyacakları yok, bir kaç yıl sonra da zor şartlarda büyümelerinin hıncını benden ve çevrelerinden çıkartır, tinerle, kubarla günü geçirirler. Oysa çocuk polis olmaya hak kazandıklarında streslerini atabilecekleri, kendilerine güvenlerini kazanacakları bir çok toplumsal olaya müdahil olacaklar. Zaten 30-35 yaşında emeklilikleri de gelir, bizden çıkarlar.” dedi
6-14 yaş arası çocukları kapsayan "Minik Polisler" projesi için başvurular, 23 nisan-07 Mayıs 2010 tarihleri arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne yapılabilecek.
12 Şubat 2010 Cuma
Toyoda to visit U.S. next month to talk up safety, explain things
Paylaş
NAGOYA (Kyodo) Toyota Motor Corp. President Akio Toyoda will tour the United States next month on a trip expected to focus on his company's handling of safety problems, company sources said Thursday.
Toyoda has decided to delay his scheduled U.S. visit, which had been originally planned for this week, until early March due to heavy snowfall in Washington. He will likely meet with Transport Secretary Ray LaHood and other U.S. government officials, the sources said.
The Japanese auto giant is under pressure from the U.S. government over its slow response to safety issues that led to massive recalls worldwide of its vehicles for problems including potentially defective accelerator pedals and, most recently, brake glitches in its Prius and other hybrid models.
In Washington on Wednesday, Rep. Darrell Issa, a Republican on a House committee looking into Toyota's troubles, said U.S. lawmakers are eager to "hear directly" from Toyoda, according to AFP and other media.
Issa was quoted by AFP as saying he would ask the chairman of the House Committee on Oversight and Government Reform to call Toyoda to its Feb. 24 hearing on the matter.
"Given the number of outstanding questions surrounding Toyota's relationship with U.S. regulators and in the best interests of moving forward, I'd like to help facilitate a dialogue between Mr. Toyoda and lawmakers from both parties and both chambers," Issa was quoted as saying.
"I would think that Mr. Toyoda would be receptive to the opportunity to meet with policymakers and there certainly is widespread interest from Capitol Hill and the American people to hear directly from him," he said.
Toyota spokeswoman Martha Voss said Toyoda "would look forward" to the opportunity to meet with members of Congress when he visits the United States. But it is unknown whether Toyoda will testify before Congress.
Toyota Motor North America President Yoshimi Inaba is scheduled to appear in the Feb. 24 hearing. But it has yet to be decided on who will represent Toyota in a hearing the following day at the House Committee on Energy and Commerce.
The Senate Committee on Commerce, Science and Transportation is scheduled to meet on March 2.
NAGOYA (Kyodo) Toyota Motor Corp. President Akio Toyoda will tour the United States next month on a trip expected to focus on his company's handling of safety problems, company sources said Thursday.
Toyoda has decided to delay his scheduled U.S. visit, which had been originally planned for this week, until early March due to heavy snowfall in Washington. He will likely meet with Transport Secretary Ray LaHood and other U.S. government officials, the sources said.
The Japanese auto giant is under pressure from the U.S. government over its slow response to safety issues that led to massive recalls worldwide of its vehicles for problems including potentially defective accelerator pedals and, most recently, brake glitches in its Prius and other hybrid models.
In Washington on Wednesday, Rep. Darrell Issa, a Republican on a House committee looking into Toyota's troubles, said U.S. lawmakers are eager to "hear directly" from Toyoda, according to AFP and other media.
Issa was quoted by AFP as saying he would ask the chairman of the House Committee on Oversight and Government Reform to call Toyoda to its Feb. 24 hearing on the matter.
"Given the number of outstanding questions surrounding Toyota's relationship with U.S. regulators and in the best interests of moving forward, I'd like to help facilitate a dialogue between Mr. Toyoda and lawmakers from both parties and both chambers," Issa was quoted as saying.
"I would think that Mr. Toyoda would be receptive to the opportunity to meet with policymakers and there certainly is widespread interest from Capitol Hill and the American people to hear directly from him," he said.
Toyota spokeswoman Martha Voss said Toyoda "would look forward" to the opportunity to meet with members of Congress when he visits the United States. But it is unknown whether Toyoda will testify before Congress.
Toyota Motor North America President Yoshimi Inaba is scheduled to appear in the Feb. 24 hearing. But it has yet to be decided on who will represent Toyota in a hearing the following day at the House Committee on Energy and Commerce.
The Senate Committee on Commerce, Science and Transportation is scheduled to meet on March 2.
«Qualcuno mi ha tradito, ma non lascerò»
Paylaş
ROMA— «Cominciamo dai soldi: pensare che si possa imbonire o addirittura comprare con 10.000 euro uno come me, che ha gestito lavori per centinaia di milioni, è perfino umiliante».
I carabinieri la ritengono un’ipotesi di «una certa fondatezza», dottor Bertolaso, ed evidentemente non pensano a 10.000 euro...
«Penso di avere gli elementi per dimostrare che si sbagliano. Poi c’è la questione delle donne che mi dà molto fastidio, è imbarazzante». La voce del capo della Protezione civile, al primo piano del palazzone sulla via Flaminia che ospita il Dipartimento, si abbassa di tono, tossisce, sceglie con cura le parole: «Sono molto rammaricato perché questa signora Francesca di cui si parla è una fisioterapista brava, per bene e molto seria, a cui ricorrevo per combattere lo stress e il mal di schiena di cui soffro spesso».
Secondo il giudice ci sono intercettazioni «a volte del tutto esplicite e fortemente eloquenti» da cui s’intuiscono «prestazioni di natura sessuale».
«Chiarirò tutto con i magistrati, per quello che mi riguarda la realtà è quella che ho appena detto. Vede, il Salaria Sport Village è un circolo di 6.000 iscritti e io sono uno di loro, ho evitato i Club che stanno sul Tevere, frequentati dall’élite romana, perché mi piace stare in mezzo alla gente comune».
Dalle carte dell’inchiesta sembra che a volte il Centro massaggi venisse chiuso per garantirle discrezione.
«Anche questo lo vedremo, spero di poter essere interrogato già la prossima settimana».
Sospetta di essere capitato in un giro di persone che volevano imbastire intorno a lei quello che è diventato famoso come «sistema Tarantini», escort in cambio di favori e lavori?
«Se qualcuno l’ha fatto ha sbagliato, perché con me quel sistema non funziona. Con altri non so. Del resto io vivo sotto scorta, possono ascoltare gli uomini che mi seguono dappertutto».
Per non destare sospetti, non crede che avere rapporti troppo cordiali con gli imprenditori a cui si affidano appalti senza gare sia poco opportuno?
«Io non ho dato gli appalti del G8 alla Maddalena, non li ho seguiti direttamente né personalmente. Ha gestito tutto Angelo Balducci (arrestato l’altro ieri, ndr), uno che è diventato presidente del Consiglio superiore dei lavori pubblici, cioè la massima autorità in Italia: non mi pare di aver affidato l’incarico al primo che passava per strada. Con lui ho lavorato per anni e non ho mai avuto ragione di dubitare, se ha delle responsabilità saranno i magistrati ad accertarle».
E l’imprenditore Anemone, arrestato anche lui, che secondo il giudice parlava e s’incontrava spesso con lei?
«L’avrò visto tre o quattro volte. Avevo rapporti con lui come con tanti altri che conosco, ma questo non può essere motivo di scandalo se tutto avviene nella trasparenza, che io ho sempre rispettato. A me dispiace che si parli di questa storia come di uno scandalo, mentre abbiamo fatto una grande modifica ambientale su un’isola come la Maddalena».
A costi un po’ alti se è vero che un albergo è costato quasi 4.000 euro a metro quadro.
«E’ ovvio che costruire lì costa più che altrove, la Maddalena non è Ostia! E noi abbiamo fatto tutto in dieci mesi, quando normalmente ci sarebbero voluti dieci anni...»
Per questo diceva a Balducci che bisognava sbrigarsi con le gare, approfittando che il presidente della Sardegna Soru era impegnato nella campagna elettorale?
«Ma no! Abbiamo fatto tutto in pieno accordo con Soru, abbiamo le carte che lo dimostrano. Lì davvero bisognava avere in fretta il capitolato del bando, sennò non ce l’avremmo fatta con gli arredamenti e il personale. Ci siamo riusciti, e quando aprirà la stagione e gli alberghi saranno funzionanti vedremo se si tratta di cattedrali nel deserto, come qualcuno dice, oppure una ricchezza per quell’isola, come penso io».
Oggi Berlusconi è tornato ad attaccare i magistrati. Anche lei si sente vittima di un complotto giudiziario?
«Il presidente Berlusconi parla per la stima che ha per me, e che io ricambio perché quello che mi ha permesso di fare lui in Campania e in Abruzzo non l’avrebbe fatto nessun altro, e come uno che ha molti procedimenti penali pendenti: che abbia una certa animosità nei confronti dei magistrati è comprensibile. Io ho grande fiducia nella magistratura di Firenze, come in quella di Napoli».
Ma se i giudici sono bravi e lei non ha fatto nulla di male, che cosa può essere accaduto per farla ritrovare con un avviso di garanzia per corruzione?
«Non lo so. Nel mestiere che faccio ci sono due rischi: da un lato commettere errori e incappare in qualche illecito; dall’altro acquistare visibilità, popolarità e invidie. Quando mi hanno chiesto che cosa provassi sapendo che nella classifica della popolarità venivo subito dopo il presidente Napolitano e prima del Papa, risposi che in quella situazione la mia preoccupazione era che qualcuno mi facesse trovare con una bustina di cocaina in tasca. Forse è ciò che sta accadendo». E chi avrebbe messo la bustina? «Non lo so, aspetto l’esito dell’inchiesta».
Non pensa di essere stato almeno superficiale nelle frequentazioni un po’ troppo cordiali con certi imprenditori?
«Ma non ci sono state! E se mi chiede se qualcuno può aver tradito la mia fiducia le rispondo che può pure essere, ma non ho elementi per sostenerlo. Anche perché tutti sanno qual è il mio stile, rigoroso prima di tutto con me stesso e con i miei collaboratori».
Nemmeno ritiene di aver tradito la fiducia di quegli italiani che le hanno tributato tanta popolarità?
«La mia amarezza maggiore è proprio questa, e io resto al mio posto anche per dimostrare che non ho tradito la fiducia di chicchessia. Ma le dimissioni io non le ho ritirate, il governo le ha respinte e io ho il dovere di continuare a fare il mio lavoro. Ma se domattina le accetteranno mi farò da parte senza problemi».
Perché in Italia ogni opera diventa un Evento da gestire con misure straordinarie, anche quando si tratta della celebrazione di un anniversario, prevedibili con quanto anticipo si vuole?
«E io che ne so? Certo non dipende da me. Io so solo che se la direttrice di una circoscrizione di Roma dice che bisogna chiamare me per fare un asilo, io non mi tiro indietro. Non sono io che sgomito per fare le cose, mi chiamano. E dovrei restare fermo a guardare l’impotenza del mio Paese? No, se ho gli strumenti per dare una mano lo faccio volentieri».
ROMA— «Cominciamo dai soldi: pensare che si possa imbonire o addirittura comprare con 10.000 euro uno come me, che ha gestito lavori per centinaia di milioni, è perfino umiliante».
I carabinieri la ritengono un’ipotesi di «una certa fondatezza», dottor Bertolaso, ed evidentemente non pensano a 10.000 euro...
«Penso di avere gli elementi per dimostrare che si sbagliano. Poi c’è la questione delle donne che mi dà molto fastidio, è imbarazzante». La voce del capo della Protezione civile, al primo piano del palazzone sulla via Flaminia che ospita il Dipartimento, si abbassa di tono, tossisce, sceglie con cura le parole: «Sono molto rammaricato perché questa signora Francesca di cui si parla è una fisioterapista brava, per bene e molto seria, a cui ricorrevo per combattere lo stress e il mal di schiena di cui soffro spesso».
Secondo il giudice ci sono intercettazioni «a volte del tutto esplicite e fortemente eloquenti» da cui s’intuiscono «prestazioni di natura sessuale».
«Chiarirò tutto con i magistrati, per quello che mi riguarda la realtà è quella che ho appena detto. Vede, il Salaria Sport Village è un circolo di 6.000 iscritti e io sono uno di loro, ho evitato i Club che stanno sul Tevere, frequentati dall’élite romana, perché mi piace stare in mezzo alla gente comune».
Dalle carte dell’inchiesta sembra che a volte il Centro massaggi venisse chiuso per garantirle discrezione.
«Anche questo lo vedremo, spero di poter essere interrogato già la prossima settimana».
Sospetta di essere capitato in un giro di persone che volevano imbastire intorno a lei quello che è diventato famoso come «sistema Tarantini», escort in cambio di favori e lavori?
«Se qualcuno l’ha fatto ha sbagliato, perché con me quel sistema non funziona. Con altri non so. Del resto io vivo sotto scorta, possono ascoltare gli uomini che mi seguono dappertutto».
Per non destare sospetti, non crede che avere rapporti troppo cordiali con gli imprenditori a cui si affidano appalti senza gare sia poco opportuno?
«Io non ho dato gli appalti del G8 alla Maddalena, non li ho seguiti direttamente né personalmente. Ha gestito tutto Angelo Balducci (arrestato l’altro ieri, ndr), uno che è diventato presidente del Consiglio superiore dei lavori pubblici, cioè la massima autorità in Italia: non mi pare di aver affidato l’incarico al primo che passava per strada. Con lui ho lavorato per anni e non ho mai avuto ragione di dubitare, se ha delle responsabilità saranno i magistrati ad accertarle».
E l’imprenditore Anemone, arrestato anche lui, che secondo il giudice parlava e s’incontrava spesso con lei?
«L’avrò visto tre o quattro volte. Avevo rapporti con lui come con tanti altri che conosco, ma questo non può essere motivo di scandalo se tutto avviene nella trasparenza, che io ho sempre rispettato. A me dispiace che si parli di questa storia come di uno scandalo, mentre abbiamo fatto una grande modifica ambientale su un’isola come la Maddalena».
A costi un po’ alti se è vero che un albergo è costato quasi 4.000 euro a metro quadro.
«E’ ovvio che costruire lì costa più che altrove, la Maddalena non è Ostia! E noi abbiamo fatto tutto in dieci mesi, quando normalmente ci sarebbero voluti dieci anni...»
Per questo diceva a Balducci che bisognava sbrigarsi con le gare, approfittando che il presidente della Sardegna Soru era impegnato nella campagna elettorale?
«Ma no! Abbiamo fatto tutto in pieno accordo con Soru, abbiamo le carte che lo dimostrano. Lì davvero bisognava avere in fretta il capitolato del bando, sennò non ce l’avremmo fatta con gli arredamenti e il personale. Ci siamo riusciti, e quando aprirà la stagione e gli alberghi saranno funzionanti vedremo se si tratta di cattedrali nel deserto, come qualcuno dice, oppure una ricchezza per quell’isola, come penso io».
Oggi Berlusconi è tornato ad attaccare i magistrati. Anche lei si sente vittima di un complotto giudiziario?
«Il presidente Berlusconi parla per la stima che ha per me, e che io ricambio perché quello che mi ha permesso di fare lui in Campania e in Abruzzo non l’avrebbe fatto nessun altro, e come uno che ha molti procedimenti penali pendenti: che abbia una certa animosità nei confronti dei magistrati è comprensibile. Io ho grande fiducia nella magistratura di Firenze, come in quella di Napoli».
Ma se i giudici sono bravi e lei non ha fatto nulla di male, che cosa può essere accaduto per farla ritrovare con un avviso di garanzia per corruzione?
«Non lo so. Nel mestiere che faccio ci sono due rischi: da un lato commettere errori e incappare in qualche illecito; dall’altro acquistare visibilità, popolarità e invidie. Quando mi hanno chiesto che cosa provassi sapendo che nella classifica della popolarità venivo subito dopo il presidente Napolitano e prima del Papa, risposi che in quella situazione la mia preoccupazione era che qualcuno mi facesse trovare con una bustina di cocaina in tasca. Forse è ciò che sta accadendo». E chi avrebbe messo la bustina? «Non lo so, aspetto l’esito dell’inchiesta».
Non pensa di essere stato almeno superficiale nelle frequentazioni un po’ troppo cordiali con certi imprenditori?
«Ma non ci sono state! E se mi chiede se qualcuno può aver tradito la mia fiducia le rispondo che può pure essere, ma non ho elementi per sostenerlo. Anche perché tutti sanno qual è il mio stile, rigoroso prima di tutto con me stesso e con i miei collaboratori».
Nemmeno ritiene di aver tradito la fiducia di quegli italiani che le hanno tributato tanta popolarità?
«La mia amarezza maggiore è proprio questa, e io resto al mio posto anche per dimostrare che non ho tradito la fiducia di chicchessia. Ma le dimissioni io non le ho ritirate, il governo le ha respinte e io ho il dovere di continuare a fare il mio lavoro. Ma se domattina le accetteranno mi farò da parte senza problemi».
Perché in Italia ogni opera diventa un Evento da gestire con misure straordinarie, anche quando si tratta della celebrazione di un anniversario, prevedibili con quanto anticipo si vuole?
«E io che ne so? Certo non dipende da me. Io so solo che se la direttrice di una circoscrizione di Roma dice che bisogna chiamare me per fare un asilo, io non mi tiro indietro. Non sono io che sgomito per fare le cose, mi chiamano. E dovrei restare fermo a guardare l’impotenza del mio Paese? No, se ho gli strumenti per dare una mano lo faccio volentieri».
MI5 chief denies cover-up claims over detainees
Paylaş
The head of MI5 last night issued a strong defence of the Security Service, denying that his staff had withheld documents relating to Binyam Mohamed from the parliamentary intelligence and security committee (ISC) or had sought to cover up its involvement in the torture of detainees.
The director general, Jonathan Evans, said that claims by the Master of the Rolls, Lord Neuberger, that there was a "culture of suppression" within the service were "the precise opposite of the truth".
He also contacted the ISC to deny that the service had withheld documents relating to Mohamed, a former Guantánamo Bay detainee, the ISC's chairman, Kim Howells, said last night.
Evans's defence of MI5 came after documents released on Wednesday by the appeal court suggested that Lord Neuberger had criticised MI5 for having "deliberately misled" the committee.
In an article in today's Daily Telegraph, Evans writes that MI5 was trying to protect the country from "enemies" who would use "all the tools at their disposal" – including propaganda – to attack.
"We will do all that we can to keep the country safe from terrorist attack. We will use all the powers available to us under the law," he wrote. "For their part, our enemies will seek to use all tools at their disposal. That means not just bombs, bullets and aircraft but also propaganda."
His defence came as US officials last night played down claims that the appeal court's disclosure of CIA information passed to MI5 will damage intelligence-sharing with Britain, as fresh doubts emerged about the accuracy of information given to MPs.
A White House official, speaking on condition of anonymity, said the court decision would not provoke a broad review of intelligence liaison between Britain and the US, because the need for close co-operation was greater now than ever.
Gary Berntsen, a former CIA officer who served in the Middle East, said: "The relationship between us and the British is probably the strongest relationship in the world. Neither intelligence service would like the judicial system interfering. The people of the US and especially the officers in the agency are grateful for the UK, grateful for our colleagues in MI5 and MI6. These relationships, they have saved Americans on many, many occasions."
White House spokesman Ben LaBolt said the US was "deeply disappointed" in the court judgment. "We shared this information in confidence and with certain expectations," he said.
In a joint letter to the Guardian today, David Miliband, the foreign secretary, and Alan Johnson, the home secretary, say guidance to British security and intelligence officers changed after the 9/11 attacks on the US "to make clear their responsibilities not just to avoid any involvement or complicity in unacceptable practice, but also to report on them".
MI5 told the ISC that Mohamed was interrogated "in line with the service's guidance to staff on contact with detainees". However, a seven-paragraph summary released by the appeal court shows that the CIA told MI5 that Mohamed had been subjected to "continuous sleep deprivation … threats and inducements".
The head of MI5 last night issued a strong defence of the Security Service, denying that his staff had withheld documents relating to Binyam Mohamed from the parliamentary intelligence and security committee (ISC) or had sought to cover up its involvement in the torture of detainees.
The director general, Jonathan Evans, said that claims by the Master of the Rolls, Lord Neuberger, that there was a "culture of suppression" within the service were "the precise opposite of the truth".
He also contacted the ISC to deny that the service had withheld documents relating to Mohamed, a former Guantánamo Bay detainee, the ISC's chairman, Kim Howells, said last night.
Evans's defence of MI5 came after documents released on Wednesday by the appeal court suggested that Lord Neuberger had criticised MI5 for having "deliberately misled" the committee.
In an article in today's Daily Telegraph, Evans writes that MI5 was trying to protect the country from "enemies" who would use "all the tools at their disposal" – including propaganda – to attack.
"We will do all that we can to keep the country safe from terrorist attack. We will use all the powers available to us under the law," he wrote. "For their part, our enemies will seek to use all tools at their disposal. That means not just bombs, bullets and aircraft but also propaganda."
His defence came as US officials last night played down claims that the appeal court's disclosure of CIA information passed to MI5 will damage intelligence-sharing with Britain, as fresh doubts emerged about the accuracy of information given to MPs.
A White House official, speaking on condition of anonymity, said the court decision would not provoke a broad review of intelligence liaison between Britain and the US, because the need for close co-operation was greater now than ever.
Gary Berntsen, a former CIA officer who served in the Middle East, said: "The relationship between us and the British is probably the strongest relationship in the world. Neither intelligence service would like the judicial system interfering. The people of the US and especially the officers in the agency are grateful for the UK, grateful for our colleagues in MI5 and MI6. These relationships, they have saved Americans on many, many occasions."
White House spokesman Ben LaBolt said the US was "deeply disappointed" in the court judgment. "We shared this information in confidence and with certain expectations," he said.
In a joint letter to the Guardian today, David Miliband, the foreign secretary, and Alan Johnson, the home secretary, say guidance to British security and intelligence officers changed after the 9/11 attacks on the US "to make clear their responsibilities not just to avoid any involvement or complicity in unacceptable practice, but also to report on them".
MI5 told the ISC that Mohamed was interrogated "in line with the service's guidance to staff on contact with detainees". However, a seven-paragraph summary released by the appeal court shows that the CIA told MI5 that Mohamed had been subjected to "continuous sleep deprivation … threats and inducements".
En 2009, la France a connu la pire récession depuis 1945
Paylaş
Le produit intérieur brut (PIB) de la France a reculé de 2,2 % en 2009, soit la baisse la plus importante depuis l'après-guerre, après une hausse plus importante que prévu de 0,6 % au quatrième trimestre, selon les résultats publiés vendredi par l'Insee. Le chiffre de + 0,6 % pour le quatrième trimestre avait été annoncé quelques minutes plus tôt par la ministre de l'économie, Christine Lagarde, sur RMC. La contraction sur l'ensemble de 2009 est conforme à l'estimation du gouvernement (- 2,25 %), qui attend une reprise de 1,4 % en 2010.
D'accord, pas d'accord ? Réagissez à l'article que vous venez de lire
Abonnez-vous au Monde.fr : 6€ par mois + 30 jours offerts
Sur le même sujet
Les faits En 2009, la France a connu la pire récession depuis 1945
Les faits La Cour des comptes note une aggravation du déficit structurel en 2009
Les faits La Banque de France prévoit une croissance de 0,5 % au premier trimestre 2010
Les faits Le déficit commercial de la France a atteint 43 milliards d'euros en 2009
Les faits La dette publique française représenterait 86,6 % du PIB en 2013
Les faits Le déficit public de la France s'élève à 7,9 % du PIB en 2009
Edition abonnés Archive : La France détaille à Bruxelles son programme pour maîtriser les déficits Une hausse de "0,6 %, ça veut dire deux fois mieux qu'au printemps, trois fois mieux qu'à l'automne", s'est félicitée Christine Lagarde. "C'est un résultat satisfaisant (...). J'avais dit qu'on terminerait l'année sur les chapeaux de roue, il y a beaucoup de gens qui se sont moqués de moi à ce moment-là", a-t-elle poursuivi. Au quatrième trimestre, l'Insee, dans ses dernières prévisions, tablait sur une croissance de 0,4 %, et Christine Lagarde avait plusieurs fois dit espérer "un peu mieux" que 0,3 %.
L'Allemagne a annoncé au même moment une croissance inchangée au quatrième trimestre, en deçà du consensus qui était de + 0,2 %. Le chiffre pour l'ensemble de la zone euro sera annoncé à 11 heures. Selon les données préliminaires de l'Insee, les dépenses de consommation des ménages français ont augmenté de 0,9 % en octobre-décembre alors que leurs investissements, essentiellement en logement, ont baissé de 2,7 %.
Les dépenses des administrations publiques ont progressé de 0,7 %, reflétant l'impact du plan de relance. Les investissements des entreprises non financières ont baissé de 0,8 % pour un recul de 7,7 % sur l'ensemble de l'année.
Le produit intérieur brut (PIB) de la France a reculé de 2,2 % en 2009, soit la baisse la plus importante depuis l'après-guerre, après une hausse plus importante que prévu de 0,6 % au quatrième trimestre, selon les résultats publiés vendredi par l'Insee. Le chiffre de + 0,6 % pour le quatrième trimestre avait été annoncé quelques minutes plus tôt par la ministre de l'économie, Christine Lagarde, sur RMC. La contraction sur l'ensemble de 2009 est conforme à l'estimation du gouvernement (- 2,25 %), qui attend une reprise de 1,4 % en 2010.
D'accord, pas d'accord ? Réagissez à l'article que vous venez de lire
Abonnez-vous au Monde.fr : 6€ par mois + 30 jours offerts
Sur le même sujet
Les faits En 2009, la France a connu la pire récession depuis 1945
Les faits La Cour des comptes note une aggravation du déficit structurel en 2009
Les faits La Banque de France prévoit une croissance de 0,5 % au premier trimestre 2010
Les faits Le déficit commercial de la France a atteint 43 milliards d'euros en 2009
Les faits La dette publique française représenterait 86,6 % du PIB en 2013
Les faits Le déficit public de la France s'élève à 7,9 % du PIB en 2009
Edition abonnés Archive : La France détaille à Bruxelles son programme pour maîtriser les déficits Une hausse de "0,6 %, ça veut dire deux fois mieux qu'au printemps, trois fois mieux qu'à l'automne", s'est félicitée Christine Lagarde. "C'est un résultat satisfaisant (...). J'avais dit qu'on terminerait l'année sur les chapeaux de roue, il y a beaucoup de gens qui se sont moqués de moi à ce moment-là", a-t-elle poursuivi. Au quatrième trimestre, l'Insee, dans ses dernières prévisions, tablait sur une croissance de 0,4 %, et Christine Lagarde avait plusieurs fois dit espérer "un peu mieux" que 0,3 %.
L'Allemagne a annoncé au même moment une croissance inchangée au quatrième trimestre, en deçà du consensus qui était de + 0,2 %. Le chiffre pour l'ensemble de la zone euro sera annoncé à 11 heures. Selon les données préliminaires de l'Insee, les dépenses de consommation des ménages français ont augmenté de 0,9 % en octobre-décembre alors que leurs investissements, essentiellement en logement, ont baissé de 2,7 %.
Les dépenses des administrations publiques ont progressé de 0,7 %, reflétant l'impact du plan de relance. Les investissements des entreprises non financières ont baissé de 0,8 % pour un recul de 7,7 % sur l'ensemble de l'année.
Etiketler:
france
U Richtera v posteli a pak v reklamě!
Paylaş
Modelka Kristýna Lebedová (21) zdárně šlape na paty Miss World Taťáně Kuchařové (22). Nejenže Lebedová vesele randí s jejím expřítelem Milanem Richterem (34), ale dokonce Taťáně vyfoukla kšeft.
Nejdřív do postele a pak do reklamy! Ještě když Kuchařová chodila s Richterem, nafotila společně s Karlem Gottem (70) pro jejich módní salon Richter reklamní kampaň. Teď dostala kopačky a novou tváří salonu pro letošní rok se stává Kristýna Lebedová (20).
Není náhodou, že předtím než Lebedová dostala lukrativní kšeft, prožila s Richterem exotickou dovolenou v Dominikánské republice.
"Krystýnka je krásná a zajímavá holka, proto jsme ji vybrali," svěřil se Blesku Richter na focení nové kolekce pro rok 2010.
Lebedová se v blízkosti Richtera začala objevovat po jeho rozchodu s Kuchařovou. I když oba zarytě tvrdí, že jsou jen dobří kamarádi, skutečnost je zřejmě jiná. Již několikrát byli viděni na večeřích v luxusních restauracích a podle našich informací se chystají strávit Valentýna na horách.
"Kristýnka je nádherná, nikdy neříkej nikdy, to je vše, co vám k tomu řeknu,“ záludně se usmíval Richter.
Lebedová se tak může pyšnit skvělou partií. Kromě prosperující rodinné firmy vlastní Richter byt v hodnotě čtyř milionů a také se může pochlubit vozy značky Bentley a Rolls Royce v ceně přesahující dva miliony korun.
Za to Taťána si pohoršila. Její nový objev americký model Lane Carlsonem (31) sice oplývá krásou, ale rozhodně ne penězi. Ale hlavně, že je spojuje společné nadšení pro charitu.
Modelka Kristýna Lebedová (21) zdárně šlape na paty Miss World Taťáně Kuchařové (22). Nejenže Lebedová vesele randí s jejím expřítelem Milanem Richterem (34), ale dokonce Taťáně vyfoukla kšeft.
Nejdřív do postele a pak do reklamy! Ještě když Kuchařová chodila s Richterem, nafotila společně s Karlem Gottem (70) pro jejich módní salon Richter reklamní kampaň. Teď dostala kopačky a novou tváří salonu pro letošní rok se stává Kristýna Lebedová (20).
Není náhodou, že předtím než Lebedová dostala lukrativní kšeft, prožila s Richterem exotickou dovolenou v Dominikánské republice.
"Krystýnka je krásná a zajímavá holka, proto jsme ji vybrali," svěřil se Blesku Richter na focení nové kolekce pro rok 2010.
Lebedová se v blízkosti Richtera začala objevovat po jeho rozchodu s Kuchařovou. I když oba zarytě tvrdí, že jsou jen dobří kamarádi, skutečnost je zřejmě jiná. Již několikrát byli viděni na večeřích v luxusních restauracích a podle našich informací se chystají strávit Valentýna na horách.
"Kristýnka je nádherná, nikdy neříkej nikdy, to je vše, co vám k tomu řeknu,“ záludně se usmíval Richter.
Lebedová se tak může pyšnit skvělou partií. Kromě prosperující rodinné firmy vlastní Richter byt v hodnotě čtyř milionů a také se může pochlubit vozy značky Bentley a Rolls Royce v ceně přesahující dva miliony korun.
Za to Taťána si pohoršila. Její nový objev americký model Lane Carlsonem (31) sice oplývá krásou, ale rozhodně ne penězi. Ale hlavně, že je spojuje společné nadšení pro charitu.
Etiketler:
Kristýna Lebedová,
Kuchařové,
Milanem Richterem
La direction de Fortis a trompé le CA
Paylaş
En septembre 2007, alors que Fortis s'apprête à réaliser la plus grande opération de son histoire, le rachat d'un peu plus d'un tiers de la banque néerlandaise ABN Amro pour 24 milliards d'euros, les pertes de valeur attendues sur le portefeuille « subprime », ces produits qui sont à la base de la crise financière de 2008, sont estimées au minimum à 400 millions d'euros par les experts de la division « Merchant Bank » de Fortis, où ces positions sont logées. Selon nos informations toutefois, ni le conseil d'administration, ni son sous-comité chargé des questions de capital et de risques n'en seront informés. S'ils l'avaient été, les administrateurs de Fortis auraient-ils décidé de se lancer dans l'ambitieuse conquête d'ABN Amro ?
La question demeure sans réponse comme celle de savoir qui, au sein de la direction, a pris l'initiative de ne pas porter le montant des provisions à prévoir (les 400 millions) à la connaissance des administrateurs. Responsables des risques de la division « Merchant bank », Fred Van Gheluwe et son adjoint Reg De Gols rapportaient à Filip Dierckx, le patron de la « Merchant bank », lequel rapportait à Jean-Paul Votron, l'administrateur-délégué de Fortis. C'est quelque part sur cette ligne hiérarchique que se sont « perdues » les dernières valorisations du portefeuille subprime de Fortis.
partagerfacebookdel.icio.usmyspacewindows livewikiotwitter
s'abonnerrssnetvibesgoogle readeryahooVos réactions Pour réagir à cet article :
introduisez votre identifiant
rédigez votre commentaire
postez
Identifiant :
Mot de passe :
pas encore inscrit ?
En septembre 2007, alors que Fortis s'apprête à réaliser la plus grande opération de son histoire, le rachat d'un peu plus d'un tiers de la banque néerlandaise ABN Amro pour 24 milliards d'euros, les pertes de valeur attendues sur le portefeuille « subprime », ces produits qui sont à la base de la crise financière de 2008, sont estimées au minimum à 400 millions d'euros par les experts de la division « Merchant Bank » de Fortis, où ces positions sont logées. Selon nos informations toutefois, ni le conseil d'administration, ni son sous-comité chargé des questions de capital et de risques n'en seront informés. S'ils l'avaient été, les administrateurs de Fortis auraient-ils décidé de se lancer dans l'ambitieuse conquête d'ABN Amro ?
La question demeure sans réponse comme celle de savoir qui, au sein de la direction, a pris l'initiative de ne pas porter le montant des provisions à prévoir (les 400 millions) à la connaissance des administrateurs. Responsables des risques de la division « Merchant bank », Fred Van Gheluwe et son adjoint Reg De Gols rapportaient à Filip Dierckx, le patron de la « Merchant bank », lequel rapportait à Jean-Paul Votron, l'administrateur-délégué de Fortis. C'est quelque part sur cette ligne hiérarchique que se sont « perdues » les dernières valorisations du portefeuille subprime de Fortis.
partagerfacebookdel.icio.usmyspacewindows livewikiotwitter
s'abonnerrssnetvibesgoogle readeryahooVos réactions Pour réagir à cet article :
introduisez votre identifiant
rédigez votre commentaire
postez
Identifiant :
Mot de passe :
pas encore inscrit ?
New party drug arrives with a big 'miaow'
Paylaş
DRUG smugglers targeted Victoria with a massive shipment of a dangerous new party drug, nicknamed "miaow", which causes some users to self-mutilate.
Australian Federal Police intercepted over 23kg of the drug this week as part of a nationwide crackdown on drug trafficking through the mail.
Ninety-five per cent of the drug, stuffed inside children's toys and nappies, was sent to Victoria.
The South American crime syndicate also sent parcels to Queensland, South Australia and Tasmania.
Robert Rye, a nurse who works with addicts through Melbourne's First Step Program, says miaow has been popular in the rave scene, especially in the UK, but he's yet to hear users specifically mention it.
But, he says, dealers could be putting it on the market to test the reactions in users.
"We've seen that before, with the dealers just putting it out there, that people are being guinea pigs on it," he told AAP today.
Start of sidebar. Skip to end of sidebar.
Related CoverageDrugs 'hidden in teddy bear'
Courier Mail, 18 hours ago
$9m drugs in toys
Herald Sun, 19 hours ago
Snorting coke is hardly glamorous
Daily Telegraph, 14 Dec 2009
Schoolies, drugs will kill you
Courier Mail, 16 Nov 2009
Mail-order designer drug the new ecstasy
Daily Telegraph, 14 Nov 2009
.End of sidebar. Return to start of sidebar.
"And some people, if they don't like it would just put it down to it being a bad batch and not realise it."
Side-effects of the drug can include circulatory problems with numb and blue-coloured hands, nose and ears, he said, as well as palpitations and paranoia.
Medical authorities have yet to tally statistics on overdoses and complications on miaow.
Many users may also not know what they've actually taken when they overdose, hospital officials say.
The party drug is called 4-methylmethcathinone but is more commonly known as 4-MMC, mephedrone or on the street "miaow".
It's a prohibited substance in Australia but is available legally in some countries across Europe.
The drug is a cheap and popular alternative to ecstasy but there are fears its usage could lead to serious addictions and horrible side-effects.
"It is a dangerous drug, no question about it," AFP Assistant Commissioner Kevin Zuccato said today.
"There have been dangerous deaths linked to miaow."
In Sydney, users have been taken to hospital after cutting their fingers in half, attempting castrations and circumcisions.
The death of a Swedish woman two years ago and a teenager in England last year have also been linked to the drug.
The drug first appeared in Australia in 2008 with police and customs officials detecting 25 attempts to import the drug.
DRUG smugglers targeted Victoria with a massive shipment of a dangerous new party drug, nicknamed "miaow", which causes some users to self-mutilate.
Australian Federal Police intercepted over 23kg of the drug this week as part of a nationwide crackdown on drug trafficking through the mail.
Ninety-five per cent of the drug, stuffed inside children's toys and nappies, was sent to Victoria.
The South American crime syndicate also sent parcels to Queensland, South Australia and Tasmania.
Robert Rye, a nurse who works with addicts through Melbourne's First Step Program, says miaow has been popular in the rave scene, especially in the UK, but he's yet to hear users specifically mention it.
But, he says, dealers could be putting it on the market to test the reactions in users.
"We've seen that before, with the dealers just putting it out there, that people are being guinea pigs on it," he told AAP today.
Start of sidebar. Skip to end of sidebar.
Related CoverageDrugs 'hidden in teddy bear'
Courier Mail, 18 hours ago
$9m drugs in toys
Herald Sun, 19 hours ago
Snorting coke is hardly glamorous
Daily Telegraph, 14 Dec 2009
Schoolies, drugs will kill you
Courier Mail, 16 Nov 2009
Mail-order designer drug the new ecstasy
Daily Telegraph, 14 Nov 2009
.End of sidebar. Return to start of sidebar.
"And some people, if they don't like it would just put it down to it being a bad batch and not realise it."
Side-effects of the drug can include circulatory problems with numb and blue-coloured hands, nose and ears, he said, as well as palpitations and paranoia.
Medical authorities have yet to tally statistics on overdoses and complications on miaow.
Many users may also not know what they've actually taken when they overdose, hospital officials say.
The party drug is called 4-methylmethcathinone but is more commonly known as 4-MMC, mephedrone or on the street "miaow".
It's a prohibited substance in Australia but is available legally in some countries across Europe.
The drug is a cheap and popular alternative to ecstasy but there are fears its usage could lead to serious addictions and horrible side-effects.
"It is a dangerous drug, no question about it," AFP Assistant Commissioner Kevin Zuccato said today.
"There have been dangerous deaths linked to miaow."
In Sydney, users have been taken to hospital after cutting their fingers in half, attempting castrations and circumcisions.
The death of a Swedish woman two years ago and a teenager in England last year have also been linked to the drug.
The drug first appeared in Australia in 2008 with police and customs officials detecting 25 attempts to import the drug.
Etiketler:
australia,
drug,
kevin zuccato,
miaow,
robert rye,
tasmania,
victoria
Westerwelle holzt weiter in der Hartz-Debatte
Paylaş
"Er zündelt am Staat", "empörend": Die Kritik an Guido Westerwelle ist nach dessen Äußerungen zu Hartz-IV-Empfängern vernichtend - aber der FDP-Chef legt noch einmal nach: Er werde keine Silbe zurücknehmen, in Deutschland herrsche geistiger Sozialismus, wiederholte Westerwelle.
Berlin - FDP-Chef Guido Westerwelle hat seine Kritik an der Hartz-IV-Debatte bekräftigt. "Die Diskussion über das Hartz-IV-Urteil des Bundesverfassungsgerichts hat sozialistische Züge. Von meiner Kommentierung dieser Debatte habe ich keine Silbe zurückzunehmen", sagte Westerwelle der "Passauer Neuen Presse". "Wenn man in Deutschland schon dafür angegriffen wird, wenn man sagt, dass derjenige, der arbeitet, mehr haben muss als derjenige, der nicht arbeitet, dann ist das geistiger Sozialismus", erklärte er. Kleine und mittlere Einkommen dürften nicht länger "die Melkkühe der Gesellschaft" sein, so der FDP-Chef. Die wütenden Reaktionen aus dem linken Lager zeigten ihm doch, dass er den Finger in die Wunde gelegt habe.
"Für viele Linke ist Leistung ja beinahe eine Form von Körperverletzung. Dagegen wehre ich mich", so der Bundesaußenminister weiter. Wer seinem Volk anstrengungslosen Wohlstand verspreche, sorge dafür, dass man alles verliere, sagte Westerwelle. "Deswegen mögen mich die Sozialdemokraten aller Parteien kritisieren, es bleibt dabei: Leistung muss sich lohnen, und es gibt keinen Wohlstand ohne Anstrengung und Leistung." Dass eine verheiratete Kellnerin mit zwei Kindern im Durchschnitt 109 Euro weniger verdiene, als wenn sie Hartz IV beziehen würde, sei ungerecht.
Die Kritik von Opposition und Gewerkschaften an dem FDP-Chef ist heftig. Westerwelle scheine endgültig wieder in seine Rolle als Schreihals aus Oppositionszeiten zurückgefallen zu sein, sagte SPD-Chef Sigmar Gabriel im Interview mit SPIEGEL ONLINE.
Beck fordert Entschuldigung Westerwelles bei Hartz-IV-Empfängern
"Die ganze Steuersenkungsorgie von Westerwelle ist nichts anderes als eine versteckte Fortsetzung seiner Klientelpolitik: Da werden diejenigen, die hohe Einkommen haben, entlastet - obwohl das gleichzeitig oft Menschen sind, die gar keine Sozialabgaben zahlen", so Gabriel weiter. Der FDP-Chef habe am Staat gezündelt, indem er überall Steuergeschenke an seine Klientel verteile.
Eine Entschuldigung Westerwelles bei allen Hartz-IV-Empfängern fordert der rheinland-pfälzische Ministerpräsident Kurt Beck (SPD). Die Äußerungen Westerwelles zum Hartz IV-Urteil seien "empörend", sagte Beck in der ZDF-Sendung "Maybrit Illner". "Wer so etwas sagt, hat die Lebensrealität der Menschen völlig aus dem Auge verloren. Ich finde, da ist eine Entschuldigung fällig", sagte der SPD-Politiker.
Westerwelle hatte nach dem Richterspruch unter anderem beklagt, es scheine in Deutschland "nur noch Bezieher von Steuergeld" zu geben, aber "niemanden, der das alles erarbeitet".
Auch Grünen-Fraktionschefin Renate Künast kritisierte Westerwelle. "Wenn er in Zusammenhang mit Hartz IV von spätrömischer Dekadenz spricht, beleidigt Herr Westerwelle Millionen Langzeitarbeitslose in Deutschland", sagte sie der Zeitung. Scharfe Worte auch aus den Gewerkschaften: "Jetzt lässt Guido Westerwelle die Maske fallen", sagte Ver.di-Chef Frank Bsirske der "Passauer Neuen Presse". Sozialleistungen seien keine Gnadengabe, sondern Verpflichtung eines demokratischen Rechtsstaats, der die Menschenwürde garantiert.
Von der Leyen will bei Hartz-IV für Kinder neue Wege gehen
Der Vorsitzende des Deutschen Gewerkschaftsbundes (DGB), Michael Sommer, sagte den Dortmunder "Ruhr Nachrichten": "Es ist für einen Vizekanzler unangemessen, Millionen von Hartz-IV-Beziehern so zu diffamieren." Vielmehr wäre es seine Aufgabe, dafür zu sorgen, dass die soziale Balance erhalten bleibe.
Dagegen nahm der Berliner FDP-Bundestagsabgeordnete Martin Lindner seinen Parteichef in Schutz. Er verstehe Westerwelle "aus dem Aspekt heraus, dass unmittelbar nach dem Urteil reflexhaft" der Ruf gekommen sei, nun sei "jede Art von Steuerentlastung" hinfällig. Es gäbe beim Thema soziale Gerechtigkeit immer zwei Blickwinkel. Für Bedürftige müsse es sozial gerecht sein, sagte Lindner. "Aber es muss auch für diejenigen sozial gerecht sein, die das Geld täglich in harter Arbeit erwirtschaften." Das habe Westerwelle sagen wollen.
Unterdessen ist Bundesarbeitsministerin Ursula von der Leyen (CDU) bei der Nachberechnung der Hartz-IV-Sätze für Kinder "entschlossen, neue Wege zu gehen". Sie sagte der "Hannoverschen Allgemeinen Zeitung", das Bundesverfassungsgericht habe "sehr deutlich gesagt, dass wir bei Bildung auch Sachleistungen und Dienstleistungen anbieten können. Der Bund muss nicht direkt das Geld an die Familien geben, sondern kann ein Netzwerk der Hilfe aufbauen." Das Bundesverfassungsgericht hatte am Dienstag entschieden, dass die Bundesregierung die Regelsätze für alle gut 6,5 Millionen Hartz- IV- Bezieher neu berechnen muss.
Bayerns Sozialministerin Christine Haderthauer (CSU) forderte unterschiedliche Sätze für Geschwisterkinder. "Wir sollten nun auch überlegen, ob für das zweite und dritte Kind der gleiche Bedarf besteht, wie für das erste Kind", sagte sie der "Passauer Neuen Presse". Denn es gebe Kosten, die nicht für jedes weitere Kind in vollem Umfang neu entstehen, wie Fläschchenwärmer, Kinderwagen oder Autositz. "Die Kleidung der größeren Kinder kann durchaus weitergegeben werden, so wie es in Familien üblich ist." Die Ministerin sprach sich zudem dafür aus, statt reiner Geldleistungen alle Bildungsangebote für Kinder umsonst anzubieten.
Der Fraktionsvorsitzende der Linken im Bundestag, Gregor Gysi, sagte der "Berliner Zeitung", er sei sehr zufrieden, dass das Gericht auf die Teilhabe hingewiesen habe. "Das heißt eben auch", so Gysi, "wie kommen die betroffenen Erwachsenen und Kinder an Bücher, an CDs, wie können sie ins Kino oder ins Theater gehen." Davon hänge auch das Bildungsniveau ab. "Und nicht davon, ob ein Kind mal kostenlos einen Zirkel bekommt, wie Frau von der Leyen das wohl vorschwebt."
"Er zündelt am Staat", "empörend": Die Kritik an Guido Westerwelle ist nach dessen Äußerungen zu Hartz-IV-Empfängern vernichtend - aber der FDP-Chef legt noch einmal nach: Er werde keine Silbe zurücknehmen, in Deutschland herrsche geistiger Sozialismus, wiederholte Westerwelle.
Berlin - FDP-Chef Guido Westerwelle hat seine Kritik an der Hartz-IV-Debatte bekräftigt. "Die Diskussion über das Hartz-IV-Urteil des Bundesverfassungsgerichts hat sozialistische Züge. Von meiner Kommentierung dieser Debatte habe ich keine Silbe zurückzunehmen", sagte Westerwelle der "Passauer Neuen Presse". "Wenn man in Deutschland schon dafür angegriffen wird, wenn man sagt, dass derjenige, der arbeitet, mehr haben muss als derjenige, der nicht arbeitet, dann ist das geistiger Sozialismus", erklärte er. Kleine und mittlere Einkommen dürften nicht länger "die Melkkühe der Gesellschaft" sein, so der FDP-Chef. Die wütenden Reaktionen aus dem linken Lager zeigten ihm doch, dass er den Finger in die Wunde gelegt habe.
"Für viele Linke ist Leistung ja beinahe eine Form von Körperverletzung. Dagegen wehre ich mich", so der Bundesaußenminister weiter. Wer seinem Volk anstrengungslosen Wohlstand verspreche, sorge dafür, dass man alles verliere, sagte Westerwelle. "Deswegen mögen mich die Sozialdemokraten aller Parteien kritisieren, es bleibt dabei: Leistung muss sich lohnen, und es gibt keinen Wohlstand ohne Anstrengung und Leistung." Dass eine verheiratete Kellnerin mit zwei Kindern im Durchschnitt 109 Euro weniger verdiene, als wenn sie Hartz IV beziehen würde, sei ungerecht.
Die Kritik von Opposition und Gewerkschaften an dem FDP-Chef ist heftig. Westerwelle scheine endgültig wieder in seine Rolle als Schreihals aus Oppositionszeiten zurückgefallen zu sein, sagte SPD-Chef Sigmar Gabriel im Interview mit SPIEGEL ONLINE.
Beck fordert Entschuldigung Westerwelles bei Hartz-IV-Empfängern
"Die ganze Steuersenkungsorgie von Westerwelle ist nichts anderes als eine versteckte Fortsetzung seiner Klientelpolitik: Da werden diejenigen, die hohe Einkommen haben, entlastet - obwohl das gleichzeitig oft Menschen sind, die gar keine Sozialabgaben zahlen", so Gabriel weiter. Der FDP-Chef habe am Staat gezündelt, indem er überall Steuergeschenke an seine Klientel verteile.
Eine Entschuldigung Westerwelles bei allen Hartz-IV-Empfängern fordert der rheinland-pfälzische Ministerpräsident Kurt Beck (SPD). Die Äußerungen Westerwelles zum Hartz IV-Urteil seien "empörend", sagte Beck in der ZDF-Sendung "Maybrit Illner". "Wer so etwas sagt, hat die Lebensrealität der Menschen völlig aus dem Auge verloren. Ich finde, da ist eine Entschuldigung fällig", sagte der SPD-Politiker.
Westerwelle hatte nach dem Richterspruch unter anderem beklagt, es scheine in Deutschland "nur noch Bezieher von Steuergeld" zu geben, aber "niemanden, der das alles erarbeitet".
Auch Grünen-Fraktionschefin Renate Künast kritisierte Westerwelle. "Wenn er in Zusammenhang mit Hartz IV von spätrömischer Dekadenz spricht, beleidigt Herr Westerwelle Millionen Langzeitarbeitslose in Deutschland", sagte sie der Zeitung. Scharfe Worte auch aus den Gewerkschaften: "Jetzt lässt Guido Westerwelle die Maske fallen", sagte Ver.di-Chef Frank Bsirske der "Passauer Neuen Presse". Sozialleistungen seien keine Gnadengabe, sondern Verpflichtung eines demokratischen Rechtsstaats, der die Menschenwürde garantiert.
Von der Leyen will bei Hartz-IV für Kinder neue Wege gehen
Der Vorsitzende des Deutschen Gewerkschaftsbundes (DGB), Michael Sommer, sagte den Dortmunder "Ruhr Nachrichten": "Es ist für einen Vizekanzler unangemessen, Millionen von Hartz-IV-Beziehern so zu diffamieren." Vielmehr wäre es seine Aufgabe, dafür zu sorgen, dass die soziale Balance erhalten bleibe.
Dagegen nahm der Berliner FDP-Bundestagsabgeordnete Martin Lindner seinen Parteichef in Schutz. Er verstehe Westerwelle "aus dem Aspekt heraus, dass unmittelbar nach dem Urteil reflexhaft" der Ruf gekommen sei, nun sei "jede Art von Steuerentlastung" hinfällig. Es gäbe beim Thema soziale Gerechtigkeit immer zwei Blickwinkel. Für Bedürftige müsse es sozial gerecht sein, sagte Lindner. "Aber es muss auch für diejenigen sozial gerecht sein, die das Geld täglich in harter Arbeit erwirtschaften." Das habe Westerwelle sagen wollen.
Unterdessen ist Bundesarbeitsministerin Ursula von der Leyen (CDU) bei der Nachberechnung der Hartz-IV-Sätze für Kinder "entschlossen, neue Wege zu gehen". Sie sagte der "Hannoverschen Allgemeinen Zeitung", das Bundesverfassungsgericht habe "sehr deutlich gesagt, dass wir bei Bildung auch Sachleistungen und Dienstleistungen anbieten können. Der Bund muss nicht direkt das Geld an die Familien geben, sondern kann ein Netzwerk der Hilfe aufbauen." Das Bundesverfassungsgericht hatte am Dienstag entschieden, dass die Bundesregierung die Regelsätze für alle gut 6,5 Millionen Hartz- IV- Bezieher neu berechnen muss.
Bayerns Sozialministerin Christine Haderthauer (CSU) forderte unterschiedliche Sätze für Geschwisterkinder. "Wir sollten nun auch überlegen, ob für das zweite und dritte Kind der gleiche Bedarf besteht, wie für das erste Kind", sagte sie der "Passauer Neuen Presse". Denn es gebe Kosten, die nicht für jedes weitere Kind in vollem Umfang neu entstehen, wie Fläschchenwärmer, Kinderwagen oder Autositz. "Die Kleidung der größeren Kinder kann durchaus weitergegeben werden, so wie es in Familien üblich ist." Die Ministerin sprach sich zudem dafür aus, statt reiner Geldleistungen alle Bildungsangebote für Kinder umsonst anzubieten.
Der Fraktionsvorsitzende der Linken im Bundestag, Gregor Gysi, sagte der "Berliner Zeitung", er sei sehr zufrieden, dass das Gericht auf die Teilhabe hingewiesen habe. "Das heißt eben auch", so Gysi, "wie kommen die betroffenen Erwachsenen und Kinder an Bücher, an CDs, wie können sie ins Kino oder ins Theater gehen." Davon hänge auch das Bildungsniveau ab. "Und nicht davon, ob ein Kind mal kostenlos einen Zirkel bekommt, wie Frau von der Leyen das wohl vorschwebt."
Etiketler:
ANGELA VOURLiS,
debatte,
germany,
hartz,
merkel,
westerwelle
Marjah fight geared for Afghan civilians' safety
Paylaş
KABUL, Afghanistan — The battle for Marjah is to be a key test of the strategy of the U.S.-led coalition to hammer Taliban radicals and persuade Afghans to help keep the jihadists out, military officials say.
"The difference is this operation is structured to protect civilians," Maj. Gen. Zahir Azimi, a spokesman for Afghanistan's Defense Ministry, said Thursday.
Marjah is a town of about 80,000 people in the Taliban's southern stronghold of Helmand province. Under the Taliban's control for months, Marjah is the subject of one of the largest military operations in Afghanistan since the invasion of the country in 2001.
Thousands of U.S. and Afghan troops have ringed the town. A U.S.-Afghan force led by the U.S. Army's 5th Stryker Brigade moved south from Lashkar Gah and linked up with Marines on the northern edge, closing off a possible escape route.
Two U.S. attack helicopters fired Hellfire missiles at a compound near Marjah where insurgents had fired at the advancing Americans.
The plan calls for the Afghan government to quickly re-establish control and bring jobs and security to the region, said Air Force Lt. Col. Todd Vician, a military spokesman in Kabul.
The U.S. military sacrificed the element of surprise in announcing the attack on Marjah to protect the townspeople and not alienate those who may be thinking of abandoning the Taliban.
Thursday, Afghanistan's interior minister, Hanif Atmar, met with a group of tribal elders to explain the goals of the operation and ask for their support.
"This operation is designed to open the way for those Afghans who want to join the peace process and to use the military power against those foreign terrorists who are hiding here," Atmar told the elders during a meeting in Lashkar Gah, the Helmand provincial capital about 20 miles northeast of Marjah.
The elders told Atmar their support depended on how the operation was carried out and whether a large number of civilians were killed or injured. One elder, Mohebullah Torpatkai, said that if the operation improved civilians' lives, "we the people of Marjah will fully support it."
Azimi said intelligence suggests the Taliban will avoid a major confrontation and attempt to slip the noose. Fighters who have joined the Taliban for money rather than jihadist ideology will be encouraged to lay down their arms and remain, he said.
There are indications the message is being received.
"Groups along the edge of the city are already telling Marines, 'Hey, we're ready for you guys to come in,' " said Marine Col. Paul Kennedy, who commands a regiment that will come to Helmand as part of a surge of U.S. forces ordered by President Obama. "These guys would have to be idiots to try to go toe to toe."
Marjah is crisscrossed by canals, which makes movement difficult and favors defenders. Azimi said the insurgents have probably seeded the area with roadside bombs.
"This may be the largest IED threat and largest minefield that NATO has ever faced," said Brig. Gen. Larry Nicholson, commander of Marines in southern Afghanistan.
Marjah is important because the town, like other locales in Helmand province, is a source of income for the Taliban, according to the Pentagon.
Helmand province is where much of Afghanistan's poppy crop is grown. The plant is used to make opium for heroin. Afghanistan is the world's largest producer of opium, and money from the drug trade helps bankroll the jihadist movement, according to the State Department.
Marines moved into the province last year and cleared Taliban fighters from most small villages and towns in Helmand. Many Taliban members retreated to Marjah, creating a dangerous mix of insurgents, criminals and drug traffickers, the Pentagon said.
"Marjah has to be cracked open," Marine Gen. James Conway said in December.
Azimi said that once coalition forces are victorious, Marjah can be kept safe by Afghan soldiers.
"We have enough forces in the area to maintain long-term security," Azimi said.
KABUL, Afghanistan — The battle for Marjah is to be a key test of the strategy of the U.S.-led coalition to hammer Taliban radicals and persuade Afghans to help keep the jihadists out, military officials say.
"The difference is this operation is structured to protect civilians," Maj. Gen. Zahir Azimi, a spokesman for Afghanistan's Defense Ministry, said Thursday.
Marjah is a town of about 80,000 people in the Taliban's southern stronghold of Helmand province. Under the Taliban's control for months, Marjah is the subject of one of the largest military operations in Afghanistan since the invasion of the country in 2001.
Thousands of U.S. and Afghan troops have ringed the town. A U.S.-Afghan force led by the U.S. Army's 5th Stryker Brigade moved south from Lashkar Gah and linked up with Marines on the northern edge, closing off a possible escape route.
Two U.S. attack helicopters fired Hellfire missiles at a compound near Marjah where insurgents had fired at the advancing Americans.
The plan calls for the Afghan government to quickly re-establish control and bring jobs and security to the region, said Air Force Lt. Col. Todd Vician, a military spokesman in Kabul.
The U.S. military sacrificed the element of surprise in announcing the attack on Marjah to protect the townspeople and not alienate those who may be thinking of abandoning the Taliban.
Thursday, Afghanistan's interior minister, Hanif Atmar, met with a group of tribal elders to explain the goals of the operation and ask for their support.
"This operation is designed to open the way for those Afghans who want to join the peace process and to use the military power against those foreign terrorists who are hiding here," Atmar told the elders during a meeting in Lashkar Gah, the Helmand provincial capital about 20 miles northeast of Marjah.
The elders told Atmar their support depended on how the operation was carried out and whether a large number of civilians were killed or injured. One elder, Mohebullah Torpatkai, said that if the operation improved civilians' lives, "we the people of Marjah will fully support it."
Azimi said intelligence suggests the Taliban will avoid a major confrontation and attempt to slip the noose. Fighters who have joined the Taliban for money rather than jihadist ideology will be encouraged to lay down their arms and remain, he said.
There are indications the message is being received.
"Groups along the edge of the city are already telling Marines, 'Hey, we're ready for you guys to come in,' " said Marine Col. Paul Kennedy, who commands a regiment that will come to Helmand as part of a surge of U.S. forces ordered by President Obama. "These guys would have to be idiots to try to go toe to toe."
Marjah is crisscrossed by canals, which makes movement difficult and favors defenders. Azimi said the insurgents have probably seeded the area with roadside bombs.
"This may be the largest IED threat and largest minefield that NATO has ever faced," said Brig. Gen. Larry Nicholson, commander of Marines in southern Afghanistan.
Marjah is important because the town, like other locales in Helmand province, is a source of income for the Taliban, according to the Pentagon.
Helmand province is where much of Afghanistan's poppy crop is grown. The plant is used to make opium for heroin. Afghanistan is the world's largest producer of opium, and money from the drug trade helps bankroll the jihadist movement, according to the State Department.
Marines moved into the province last year and cleared Taliban fighters from most small villages and towns in Helmand. Many Taliban members retreated to Marjah, creating a dangerous mix of insurgents, criminals and drug traffickers, the Pentagon said.
"Marjah has to be cracked open," Marine Gen. James Conway said in December.
Azimi said that once coalition forces are victorious, Marjah can be kept safe by Afghan soldiers.
"We have enough forces in the area to maintain long-term security," Azimi said.
Bill Clinton gets two stents in heart artery
Paylaş
WASHINGTON — Former president Bill Clinton had two stents placed in a clogged heart artery Thursday after he complained of chest discomfort, his cardiologist said.
Clinton, 63, "is in good spirits, and will continue to focus on the work of his foundation and Haiti's relief and long-term recovery efforts," Douglas Band, counselor to the former president, said in a statement. Clinton recently returned from a trip to Haiti.
The nation's 42nd president underwent a quadruple heart bypass operation in 2004.
Allan Schwartz, Clinton's cardiologist, said the procedure went smoothly and Clinton may be released from the hospital today.
Clinton showed no evidence of having had a heart attack, Schwartz said at NewYork-Presbyterian Hospital/Columbia University Medical Center. He said Clinton is in "excellent health" and is ready to resume "his very active lifestyle."
Secretary of State Hillary Rodham Clinton left for New York to be with her husband, aides told the Associated Press. They said she plans to go ahead with a scheduled trip this weekend to Qatar and Saudi Arabia. She left for New York shortly after a White House meeting with President Obama. The aides spoke on condition of anonymity to discuss matters concerning the former president's health.
Cardiologists said Clinton's latest health problems should come as no surprise.
"It's very common five to seven years after bypass surgery for a vein graft" to clog, just as native arteries do, said Steven Nissen, chief of cardiology at the Cleveland Clinic. The leg veins commonly used in bypass surgery are structurally different and tend to fail more quickly, Nissen said.
Doctors often fix the problem by inserting stents, springlike devices that prop the artery open. Once a stent is put in place, the chest pain goes away.
Usually, patients are released from the hospital within 24 to 48 hours and can resume normal activities within a few days.
The fix, Nissen said, is likely to be temporary. "Once you have coronary artery disease, it tends to recur," he said.
After his bypass surgery, Clinton developed complications that required a surgery on one lung several months later because of a buildup of fluid and scar tissue. He did not have a heart attack during either of those episodes.
Obama called Clinton to wish him a speedy recovery, the White House said.
Former president George W. Bush, who is working with his predecessor on the Haiti relief fundraising drive, spoke with Chelsea Clinton on Thursday "and was glad to hear that her father is doing well," Bush spokesman David Sherzer said.
Former Clinton spokeswoman Dee Dee Myers joked that it was nice of Clinton to "inject a change of topic" into the news after all the coverage of the East Coast snowstorms. "No one I've talked to around him is very alarmed. The guy works so hard, and a lot of people ... are going to have to look at his schedule and dial it back around the edges."
WASHINGTON — Former president Bill Clinton had two stents placed in a clogged heart artery Thursday after he complained of chest discomfort, his cardiologist said.
Clinton, 63, "is in good spirits, and will continue to focus on the work of his foundation and Haiti's relief and long-term recovery efforts," Douglas Band, counselor to the former president, said in a statement. Clinton recently returned from a trip to Haiti.
The nation's 42nd president underwent a quadruple heart bypass operation in 2004.
Allan Schwartz, Clinton's cardiologist, said the procedure went smoothly and Clinton may be released from the hospital today.
Clinton showed no evidence of having had a heart attack, Schwartz said at NewYork-Presbyterian Hospital/Columbia University Medical Center. He said Clinton is in "excellent health" and is ready to resume "his very active lifestyle."
Secretary of State Hillary Rodham Clinton left for New York to be with her husband, aides told the Associated Press. They said she plans to go ahead with a scheduled trip this weekend to Qatar and Saudi Arabia. She left for New York shortly after a White House meeting with President Obama. The aides spoke on condition of anonymity to discuss matters concerning the former president's health.
Cardiologists said Clinton's latest health problems should come as no surprise.
"It's very common five to seven years after bypass surgery for a vein graft" to clog, just as native arteries do, said Steven Nissen, chief of cardiology at the Cleveland Clinic. The leg veins commonly used in bypass surgery are structurally different and tend to fail more quickly, Nissen said.
Doctors often fix the problem by inserting stents, springlike devices that prop the artery open. Once a stent is put in place, the chest pain goes away.
Usually, patients are released from the hospital within 24 to 48 hours and can resume normal activities within a few days.
The fix, Nissen said, is likely to be temporary. "Once you have coronary artery disease, it tends to recur," he said.
After his bypass surgery, Clinton developed complications that required a surgery on one lung several months later because of a buildup of fluid and scar tissue. He did not have a heart attack during either of those episodes.
Obama called Clinton to wish him a speedy recovery, the White House said.
Former president George W. Bush, who is working with his predecessor on the Haiti relief fundraising drive, spoke with Chelsea Clinton on Thursday "and was glad to hear that her father is doing well," Bush spokesman David Sherzer said.
Former Clinton spokeswoman Dee Dee Myers joked that it was nice of Clinton to "inject a change of topic" into the news after all the coverage of the East Coast snowstorms. "No one I've talked to around him is very alarmed. The guy works so hard, and a lot of people ... are going to have to look at his schedule and dial it back around the edges."
Etiketler:
artery,
CLINTON,
usa,
USA Today,
washington
Workers rescue snowbound after blizzard
Paylaş
As rescuers waded through waist-high snowdrifts to reach stranded motorists and homeowners dug themselves out Thursday, public officials started tallying the costs of dealing with back-to-back snowstorms that set winter records throughout the Mid-Atlantic.
Meanwhile, central and southern Alabama are taking up where the East Coast left off, closing schools and most government offices Friday in anticipation of a storm that could deliver 3 to 5 inches of snow.
"We don't have the equipment ... to clear roads," said Greg Faulkner, superintendent of the Autauga County Public School System.
TRAVEL: Snow jam prolongs airline waits
Friday's storm will also bring snow to Georgia and South Carolina, said Weather Channel meteorologist Mark Ressler.
An additional 3 to 6 inches of snow is forecast from Saturday through Tuesday, starting in the northern Plains and ending in the Mid-Atlantic and New England. New England could get another foot, Ressler said.
A forecast of colder-than-average temperatures means the heavy snow will melt slowly and poses no risk of serious flooding, Ressler said.
Virginia will bust its $70 million snow-removal budget by at least 50% this year, Transportation Secretary Sean Connaughton said. But an accurate tally involves "more than just the plowing," he said.
The state had to move workers and equipment to Northern Virginia, house and feed them, and pay higher prices for salt and chemicals when those ran out — and once the snow melts, "we expect to have major pothole problems," he said.
In Delaware, schools have asked the state to forgive some of the class days lost to snow, state Education Department spokesman Ron Gough said.
Delaware National Guard troops reached the New Castle home of Daniel Coleman, 46, on Thursday morning. He was glad to see them after missing dialysis on Wednesday.
"It's actually a matter of life and death for me," said Coleman, who has kidney disease.
In Frederick County, Md., firefighters struggled to reach 39 vehicles stranded in snowdrifts as high as 8 feet Wednesday night and Thursday.
Emergency workers lost contact with one of the motorists, a man in his 20s, after his cellphone battery died. They tried three times to reach him overnight through howling winds and drifts 6 to 8 feet high, said Andy Arnold, assistant chief of the Carroll Manor Fire Company of Adamstown, Md. He would not disclose the man's name.
As day broke, the firefighters tried again, driving a pickup behind a farmer's tractor with a shovel attachment, then hiking almost a mile until they found him in his car, alive and safe. They called in a snowmobiler who had volunteered to help.
The snowmobiler, Mike Uphold, 50, of Frederick, said he rescued 12 people overnight and Thursday, including a snowplow driver whose truck was mired in drifts up to its windows.
Uphold said he took the man to an ambulance that drove him for a checkup at a hospital. "He was joyful and happy to see us," Uphold said.
Contributing: Doyle Rice; Mike Chalmers and Esteban Parra of The News Journal in Wilmington, Del.; Marty Roney of the Montgomery (Ala.) Advertiser
As rescuers waded through waist-high snowdrifts to reach stranded motorists and homeowners dug themselves out Thursday, public officials started tallying the costs of dealing with back-to-back snowstorms that set winter records throughout the Mid-Atlantic.
Meanwhile, central and southern Alabama are taking up where the East Coast left off, closing schools and most government offices Friday in anticipation of a storm that could deliver 3 to 5 inches of snow.
"We don't have the equipment ... to clear roads," said Greg Faulkner, superintendent of the Autauga County Public School System.
TRAVEL: Snow jam prolongs airline waits
Friday's storm will also bring snow to Georgia and South Carolina, said Weather Channel meteorologist Mark Ressler.
An additional 3 to 6 inches of snow is forecast from Saturday through Tuesday, starting in the northern Plains and ending in the Mid-Atlantic and New England. New England could get another foot, Ressler said.
A forecast of colder-than-average temperatures means the heavy snow will melt slowly and poses no risk of serious flooding, Ressler said.
Virginia will bust its $70 million snow-removal budget by at least 50% this year, Transportation Secretary Sean Connaughton said. But an accurate tally involves "more than just the plowing," he said.
The state had to move workers and equipment to Northern Virginia, house and feed them, and pay higher prices for salt and chemicals when those ran out — and once the snow melts, "we expect to have major pothole problems," he said.
In Delaware, schools have asked the state to forgive some of the class days lost to snow, state Education Department spokesman Ron Gough said.
Delaware National Guard troops reached the New Castle home of Daniel Coleman, 46, on Thursday morning. He was glad to see them after missing dialysis on Wednesday.
"It's actually a matter of life and death for me," said Coleman, who has kidney disease.
In Frederick County, Md., firefighters struggled to reach 39 vehicles stranded in snowdrifts as high as 8 feet Wednesday night and Thursday.
Emergency workers lost contact with one of the motorists, a man in his 20s, after his cellphone battery died. They tried three times to reach him overnight through howling winds and drifts 6 to 8 feet high, said Andy Arnold, assistant chief of the Carroll Manor Fire Company of Adamstown, Md. He would not disclose the man's name.
As day broke, the firefighters tried again, driving a pickup behind a farmer's tractor with a shovel attachment, then hiking almost a mile until they found him in his car, alive and safe. They called in a snowmobiler who had volunteered to help.
The snowmobiler, Mike Uphold, 50, of Frederick, said he rescued 12 people overnight and Thursday, including a snowplow driver whose truck was mired in drifts up to its windows.
Uphold said he took the man to an ambulance that drove him for a checkup at a hospital. "He was joyful and happy to see us," Uphold said.
Contributing: Doyle Rice; Mike Chalmers and Esteban Parra of The News Journal in Wilmington, Del.; Marty Roney of the Montgomery (Ala.) Advertiser
3 House retirements spur debate on whether Republicans are losing momentum
Paylaş
A trio of House Republican retirement announcements over the past 10 days have sparked a debate between the leaders of the two major parties over whether the GOP is losing momentum in its quest to score major gains at the ballot box this fall.
With the three latest lawmakers choosing not to seek reelection in November, Republicans will have to defend 18 open seats and Democrats 14. The raw numbers contradict the conventional wisdom that Democrats would head for the sidelines after GOP Sen. Scott Brown's special election victory Jan. 19 in Massachusetts.
GOP strategists are brushing aside the retirement gap, saying that many of their House members see an improving political environment and are jumping ship to run for statewide office, and that other retirements are occuring in mostly conservative terrain that will be easy to defend. Democrats counter that the GOP retirements are a sign that most rank-and-file Republicans do not believe they will recapture the majority anytime soon.
National Republican Congressional Committee Chairman Pete Sessions (Tex.) said that "not all retirements are created equal," adding that Democratic retirements are coming in far less friendly territory for the majority. "The fact of the matter is Democrats in swing districts are retiring because they know what November has in store for them," Sessions said.
"The fact that you have 10 percent of House Republicans retiring suggests they don't believe their own hype about taking back the House," said Rep. Chris Van Hollen (Md.), chairman of the Democratic Congressional Campaign Committee. "If that was a realistic prospect, people would be running for office, not from it."
Leaving the House
On Thursday, Rep. Lincoln Diaz-Balart (R-Fla.) became the latest casualty, announcing that he would not seek a 10th term in his Miami area seat. Less than 24 hours earlier, Rep. Vernon J. Ehlers (R-Mich.) had decided not to run again, and, late last month, Rep. Steve Buyer (Ind.) also called it quits. (Technically, Democrats could make the argument that there have been 19 GOP retirements because Rep. Mario Diaz-Balart (R-Fla.) is moving into his brother's neighboring district and running for that seat. That leaves the southwestern Florida district, which is viewed as a more ripe target for Democrats.)
At this early stage of the campaign season, independent political handicappers Charlie Cook and Stuart Rothenberg predict Democratic losses of at least 20 seats, putting Republicans halfway to the 40 they need to take back the majority. The ripest targets are often seats left behind by incumbents, and a look at the 31 open seats does suggest that Democrats are likely to be harder hit by the retirements.
Of the 14 Democratic open seats, Sen. John McCain (R-Ariz.)carried five in the 2008 race for the White House and lost one -- Kansas's 3rd District -- narrowly. Of the 18 Republican-held seats, President Obama won two and came close in the districts held by Lincoln and Mario Diaz-Balart around Miami.
Seeking higher office
Two-thirds of the GOP retirees, 12, are running for higher office, a sign, party strategists say, that Republicans view their party as ascendant and are leaping at opportunities.
In addition, the most recent retirees -- Buyer, Diaz-Balart, Ehlers -- are veterans whose upward mobility is limited in the House. Buyer, who faces ethics questions from his home-state media about a foundation he operates, is at the end of his term limit as the top Republican on the Veterans' Affairs Committee. Ehlers recently gave up his top post on the House Administration Committee. Lincoln Diaz-Balart is a senior member of the powerful Rules Committee, which governs much of the business of the House, but that position is selected by Minority Leader John A. Boehner (R-Ohio), who has two close allies on that panel who are viewed as more likely to become chairman if Republicans reclaim the majority.
Watching every seat
Still, Republicans would rather not have to deal with open seats. Modern political history suggests that open seats are far more likely to switch parties than those in which the incumbent is running for reelection -- meaning that any vacant seat has at least the potential to become competitive.
"In this environment, every open seat has to be watched, and there will be GOP open seats where the NRCC will have to spend money they wouldn't have had to if the incumbent had run for reelection," said Carl Forti, a Republican consultant and former communications director for the House GOP's campaign arm. "This will take away from what they have to spend on offensive opportunities."
Although Republicans are on a winning streak after Brown's victory and the seizure of the New Jersey and Virginia governors' offices in November, the party continues to face a deficit when compared with Democratic finances. At the end of January, the NRCC had $4.1 million in the bank after posting more than $4.5 million raised last month. The Democratic Congressional Campaign Committee, by contrast, had $16.7 million on hand at the end of 2009. The DCCC has not released its January figures.
In addition, some Republican primaries have turned bitter, with the burgeoning tea party movement viewing these open seats as a chance to flex its muscle against candidates whom it considers establishment-backed. It's unclear whether such outsider conservatives will emerge in the South Florida primaries, but the tea party allies have adopted former Florida state House speaker Marco Rubio as a favorite son in his insurgent Senate primary against Gov. Charlie Crist (Fla.).
A trio of House Republican retirement announcements over the past 10 days have sparked a debate between the leaders of the two major parties over whether the GOP is losing momentum in its quest to score major gains at the ballot box this fall.
With the three latest lawmakers choosing not to seek reelection in November, Republicans will have to defend 18 open seats and Democrats 14. The raw numbers contradict the conventional wisdom that Democrats would head for the sidelines after GOP Sen. Scott Brown's special election victory Jan. 19 in Massachusetts.
GOP strategists are brushing aside the retirement gap, saying that many of their House members see an improving political environment and are jumping ship to run for statewide office, and that other retirements are occuring in mostly conservative terrain that will be easy to defend. Democrats counter that the GOP retirements are a sign that most rank-and-file Republicans do not believe they will recapture the majority anytime soon.
National Republican Congressional Committee Chairman Pete Sessions (Tex.) said that "not all retirements are created equal," adding that Democratic retirements are coming in far less friendly territory for the majority. "The fact of the matter is Democrats in swing districts are retiring because they know what November has in store for them," Sessions said.
"The fact that you have 10 percent of House Republicans retiring suggests they don't believe their own hype about taking back the House," said Rep. Chris Van Hollen (Md.), chairman of the Democratic Congressional Campaign Committee. "If that was a realistic prospect, people would be running for office, not from it."
Leaving the House
On Thursday, Rep. Lincoln Diaz-Balart (R-Fla.) became the latest casualty, announcing that he would not seek a 10th term in his Miami area seat. Less than 24 hours earlier, Rep. Vernon J. Ehlers (R-Mich.) had decided not to run again, and, late last month, Rep. Steve Buyer (Ind.) also called it quits. (Technically, Democrats could make the argument that there have been 19 GOP retirements because Rep. Mario Diaz-Balart (R-Fla.) is moving into his brother's neighboring district and running for that seat. That leaves the southwestern Florida district, which is viewed as a more ripe target for Democrats.)
At this early stage of the campaign season, independent political handicappers Charlie Cook and Stuart Rothenberg predict Democratic losses of at least 20 seats, putting Republicans halfway to the 40 they need to take back the majority. The ripest targets are often seats left behind by incumbents, and a look at the 31 open seats does suggest that Democrats are likely to be harder hit by the retirements.
Of the 14 Democratic open seats, Sen. John McCain (R-Ariz.)carried five in the 2008 race for the White House and lost one -- Kansas's 3rd District -- narrowly. Of the 18 Republican-held seats, President Obama won two and came close in the districts held by Lincoln and Mario Diaz-Balart around Miami.
Seeking higher office
Two-thirds of the GOP retirees, 12, are running for higher office, a sign, party strategists say, that Republicans view their party as ascendant and are leaping at opportunities.
In addition, the most recent retirees -- Buyer, Diaz-Balart, Ehlers -- are veterans whose upward mobility is limited in the House. Buyer, who faces ethics questions from his home-state media about a foundation he operates, is at the end of his term limit as the top Republican on the Veterans' Affairs Committee. Ehlers recently gave up his top post on the House Administration Committee. Lincoln Diaz-Balart is a senior member of the powerful Rules Committee, which governs much of the business of the House, but that position is selected by Minority Leader John A. Boehner (R-Ohio), who has two close allies on that panel who are viewed as more likely to become chairman if Republicans reclaim the majority.
Watching every seat
Still, Republicans would rather not have to deal with open seats. Modern political history suggests that open seats are far more likely to switch parties than those in which the incumbent is running for reelection -- meaning that any vacant seat has at least the potential to become competitive.
"In this environment, every open seat has to be watched, and there will be GOP open seats where the NRCC will have to spend money they wouldn't have had to if the incumbent had run for reelection," said Carl Forti, a Republican consultant and former communications director for the House GOP's campaign arm. "This will take away from what they have to spend on offensive opportunities."
Although Republicans are on a winning streak after Brown's victory and the seizure of the New Jersey and Virginia governors' offices in November, the party continues to face a deficit when compared with Democratic finances. At the end of January, the NRCC had $4.1 million in the bank after posting more than $4.5 million raised last month. The Democratic Congressional Campaign Committee, by contrast, had $16.7 million on hand at the end of 2009. The DCCC has not released its January figures.
In addition, some Republican primaries have turned bitter, with the burgeoning tea party movement viewing these open seats as a chance to flex its muscle against candidates whom it considers establishment-backed. It's unclear whether such outsider conservatives will emerge in the South Florida primaries, but the tea party allies have adopted former Florida state House speaker Marco Rubio as a favorite son in his insurgent Senate primary against Gov. Charlie Crist (Fla.).
Patrick Kennedy won't run for re-election
Paylaş
Rhode Island Democratic Rep. Patrick Kennedy will retire after eight terms in office, bringing an end to his House career just months after his father, legendary Massachusetts Sen. Ted Kennedy, passed away.
"My father instilled in me a deep commitment to public service," Kennedy said in a video announcing his retirement. "Now having spent two decades in politics, my life has taken a new direction and I will not be a candidate for re-election this year."
Kennedy has easily held Rhode Island's 1st district since 1994 despite the occasional attempt by Republicans to knock him off.
Kennedy's time in Congress was decidedly uneven. He was rumored to be planning a Senate bid in 2000 but decided against running. He was tasked with chairing the Democratic Congressional Campaign Committee in that same cycle with expectations within the party that they would seize back control of the House. It didn't happen.
After his stint at the DCCC, Kennedy took on a far less high-profile role in Congress -- emerging only infrequently and not always in the best light. In the spring of 2006 Kennedy crashed his car into a police barricade near Capitol Hill; he entered rehab for addiction and depression days later. Over the summer, Kennedy admitted himself to a rehabilitation facility again.
Patrick Kennedy's retirement means that for the first time in nearly five decades there will not be a member of the Kennedy family in Congress. His father, who served Massachusetts in the Senate for more than four decades, died on August 25.
Kennedy's seat, which includes the northeastern reaches of the state, is strongly Democratic. President Barack Obama won the seat by 32 points in 2008 while Sen. John Kerry (Mass.) carried it by 26 points in 2004.
Among the Democrats mentioned as possible Kennedy replacements include: Providence Mayor David Cicilline, Lt. Gov. Elizabeth Roberts and state party chairman Bill Lynch.
State Rep. John Loughlin was already in the race on the Republican side.
Kennedy is the 14th Democrat to announce his retirement plans this cycle. Eighteen Republicans are retiring while Rep. Mario Diaz-Balart is giving up his 25th district seat to run in for the 21st district being vacated by his brother -- retiring Rep. Lincoln Diaz-Balart.
Rhode Island Democratic Rep. Patrick Kennedy will retire after eight terms in office, bringing an end to his House career just months after his father, legendary Massachusetts Sen. Ted Kennedy, passed away.
"My father instilled in me a deep commitment to public service," Kennedy said in a video announcing his retirement. "Now having spent two decades in politics, my life has taken a new direction and I will not be a candidate for re-election this year."
Kennedy has easily held Rhode Island's 1st district since 1994 despite the occasional attempt by Republicans to knock him off.
Kennedy's time in Congress was decidedly uneven. He was rumored to be planning a Senate bid in 2000 but decided against running. He was tasked with chairing the Democratic Congressional Campaign Committee in that same cycle with expectations within the party that they would seize back control of the House. It didn't happen.
After his stint at the DCCC, Kennedy took on a far less high-profile role in Congress -- emerging only infrequently and not always in the best light. In the spring of 2006 Kennedy crashed his car into a police barricade near Capitol Hill; he entered rehab for addiction and depression days later. Over the summer, Kennedy admitted himself to a rehabilitation facility again.
Patrick Kennedy's retirement means that for the first time in nearly five decades there will not be a member of the Kennedy family in Congress. His father, who served Massachusetts in the Senate for more than four decades, died on August 25.
Kennedy's seat, which includes the northeastern reaches of the state, is strongly Democratic. President Barack Obama won the seat by 32 points in 2008 while Sen. John Kerry (Mass.) carried it by 26 points in 2004.
Among the Democrats mentioned as possible Kennedy replacements include: Providence Mayor David Cicilline, Lt. Gov. Elizabeth Roberts and state party chairman Bill Lynch.
State Rep. John Loughlin was already in the race on the Republican side.
Kennedy is the 14th Democrat to announce his retirement plans this cycle. Eighteen Republicans are retiring while Rep. Mario Diaz-Balart is giving up his 25th district seat to run in for the 21st district being vacated by his brother -- retiring Rep. Lincoln Diaz-Balart.
Etiketler:
KENNEDY,
OBAMA,
patrick kennedy,
usa,
USA Today
Tabata: Alex'ten biraz daha iyiyim...
Paylaş
G.Birliği maçındaki performansı ve attığı golle üzerindeki baskıdan kurtulan Beşiktaşlı Rodrigo Tabata, Lig TV'de katıldığı programda renkli bir sohbet gerçekleştirdi. İşte Brezilyalı oyuncunun anlattıklarından öne çıkanlar:
Bonservisim için ödenen 8.5 milyon Euro üzerimde baskı oluşturdu ancak bundan kurtuldum. İlk yarıda iyi değildim ama ikinci yarıda durum değişecek.
Takımdaki Brezilyalılarla sürekli birlikteyiz. F.Bahçeli Alex'le de görüşüyoruz. Ben çok iyi fıkra anlatıyorum. Özellikle Alex'in eşi bana çok gülüyor. Bu konuda Alex'ten biraz daha iyiyim. O da dengeyi kurmak için kendine fıkra kitabı aldı.
Bobo ile aramız çok iyi. Sabahları onu uyandırdığım doğru. Bazen bana 'Yine mi Japon' diyor. Yoldayken uyuduğunda fıkra anlatıyorum. O zaman da 'Yeter Japon' diyor.
Nobre ve Bobo çok iyi oyuncular, onlara destek vermeye çalışıyorum.
G.Birliği maçındaki performansı ve attığı golle üzerindeki baskıdan kurtulan Beşiktaşlı Rodrigo Tabata, Lig TV'de katıldığı programda renkli bir sohbet gerçekleştirdi. İşte Brezilyalı oyuncunun anlattıklarından öne çıkanlar:
Bonservisim için ödenen 8.5 milyon Euro üzerimde baskı oluşturdu ancak bundan kurtuldum. İlk yarıda iyi değildim ama ikinci yarıda durum değişecek.
Takımdaki Brezilyalılarla sürekli birlikteyiz. F.Bahçeli Alex'le de görüşüyoruz. Ben çok iyi fıkra anlatıyorum. Özellikle Alex'in eşi bana çok gülüyor. Bu konuda Alex'ten biraz daha iyiyim. O da dengeyi kurmak için kendine fıkra kitabı aldı.
Bobo ile aramız çok iyi. Sabahları onu uyandırdığım doğru. Bazen bana 'Yine mi Japon' diyor. Yoldayken uyuduğunda fıkra anlatıyorum. O zaman da 'Yeter Japon' diyor.
Nobre ve Bobo çok iyi oyuncular, onlara destek vermeye çalışıyorum.
Etiketler:
alex de souza,
bjk,
brasil,
brezilya,
FENERBAHÇE,
football,
Futbol,
rodrigo,
tabata
ACİL SERVİS! 3-1
Paylaş
Geçen hafta Kadıköy’de 3-0 kaybeden ev sahibi maça fırtına gibi girdi, ilk yarıyı Iglesias ve Ivankov’un golleriyle iki farklı önde bitirdi. Turgay ile mucizenin eşiğine gelen Bursaspor’un hayallerini Güiza yok etti, Fenerbahçe zor da olsa yarı finale yükseldi
Bursaspor ve Sağlam’ın iddiasına, ilk maçtaki skor nedeniyle kimse inanmamıştı doğrusu. Asıl Fenerbahçeliler, bu iddiayı öyle hafife almışlardı ki, Bursa’daki maçın ilk bölümünde yakaladığı iki net gol pozisyonunu Gökhanları ile fütursuzca harcayınca, takke düşüyor, kel görünüyordu.
Daum, sakatlıklar, cezalar, yorgunluklar nedeniyle Sivasspor galibiyetindeki gibi bir karma kadro yapıp sahaya sürerken, ilk maçtaki skorun olanca rahatlığına sığınıyordu. Bursaspor müthiş hırs ve inanmışlıkla bastırıyor, Fenerbahçe, orta alanda Emre ve Alex olmadığı için top tutamıyor, birbirini denememiş oyuncular topluluğu haline dönüşen Fenerbahçe bocalıyordu.
Sonuçta, Bursaspor skor dengesini yakalıyordu. Artık maç, “Bir gol atabilenin tur atlayacağı hale” gelmişti. Ya da uzatma...
İkinci yarıda Bursaspor ilk yarıya oranla daha az atak yapabiliyordu. Maç boyu hiç bir icraat yapmayan Güiza, bu son barutu iyi kullanıp, tüm Fenerbahçelileri ipten alıyor, Bursa’ya dramatik bir elenme ortamı veriyordu.
5’de Gökhan Gönül’ün ani atağı orta alandan başladı. Gönül ceza alanına girdi, her iki son hamlede de kaleci İvankov’la karşı karşıya kaldı, ama topu dışarı attı. 13’te Gökhan Ünal bu kez kaleci ile karşı karşıya kaldı, ama topu İvankov’a teslim etti. 18’de Bekir Ozan kaleye doğru gönderdi, arka direkte Volkan topu çevirdi, kale önünde İglesias kafayı vurdu ve Bursaspor’u 1-0 öne geçirdi.
30’da Bilica, Volkan’ı ceza alanı içinde düşürdü, hakem Çakır hemen penaltı noktasını gösterdi. Atışı 33’te Bursaspor kalecisi İvankov kullandı, top ağlara gitti, ama Çakır ihlal nedeniyle iptal etti. İvankov ikinci kez kullandı yine gol yaptı: 2-0
51’de Gökhan Ünal rakibini saf dışı bırakıp, topla kat etti, ortaya çıkardı, İvankov’un karşısındaki Güiza dokundu, topu boş kale yerine dışarı attı. 58’de Deniz’in ceza alanı içinde hava topunda eline çarpan top penaltı tartışmasına neden oldu.
64’te Emre topu kaybetti, Zapatochny ileri uzattı, Turgay savunmanın arkasında topu yakaladı; Volkan Demirel kaleyi terketti, Turgay’dan önce çalımı sonra da golü yedi: 3-0
90+1’de Gökhan Gönül kale önündeki Güiza’ya topu indirdi, Güiza kale önünde vurdu ve Bursaspor’un ipini acı bir şekilde çeken golü attı: 3-1
İlk maçlar 24 Mart’ta
Ziraat Türkiye Kupası’nda yarı final eşleşmeleri Fenerbahçe - Manisaspor ve Trabzonspor - Antalyaspor olarak gerçekleşti. Kupada İstanbul ve Trabzon’da oynanacak ilk maçlar 24 Mart Çarşamba, rövanş karşılaşmaları 14 Nisan Çarşamba günü oynanacak. Kupayı müzesine götürecek takım ise 5 Mayıs tarihinde yapılacak final maçıyla belirlenecek.
Geçen hafta Kadıköy’de 3-0 kaybeden ev sahibi maça fırtına gibi girdi, ilk yarıyı Iglesias ve Ivankov’un golleriyle iki farklı önde bitirdi. Turgay ile mucizenin eşiğine gelen Bursaspor’un hayallerini Güiza yok etti, Fenerbahçe zor da olsa yarı finale yükseldi
Bursaspor ve Sağlam’ın iddiasına, ilk maçtaki skor nedeniyle kimse inanmamıştı doğrusu. Asıl Fenerbahçeliler, bu iddiayı öyle hafife almışlardı ki, Bursa’daki maçın ilk bölümünde yakaladığı iki net gol pozisyonunu Gökhanları ile fütursuzca harcayınca, takke düşüyor, kel görünüyordu.
Daum, sakatlıklar, cezalar, yorgunluklar nedeniyle Sivasspor galibiyetindeki gibi bir karma kadro yapıp sahaya sürerken, ilk maçtaki skorun olanca rahatlığına sığınıyordu. Bursaspor müthiş hırs ve inanmışlıkla bastırıyor, Fenerbahçe, orta alanda Emre ve Alex olmadığı için top tutamıyor, birbirini denememiş oyuncular topluluğu haline dönüşen Fenerbahçe bocalıyordu.
Sonuçta, Bursaspor skor dengesini yakalıyordu. Artık maç, “Bir gol atabilenin tur atlayacağı hale” gelmişti. Ya da uzatma...
İkinci yarıda Bursaspor ilk yarıya oranla daha az atak yapabiliyordu. Maç boyu hiç bir icraat yapmayan Güiza, bu son barutu iyi kullanıp, tüm Fenerbahçelileri ipten alıyor, Bursa’ya dramatik bir elenme ortamı veriyordu.
5’de Gökhan Gönül’ün ani atağı orta alandan başladı. Gönül ceza alanına girdi, her iki son hamlede de kaleci İvankov’la karşı karşıya kaldı, ama topu dışarı attı. 13’te Gökhan Ünal bu kez kaleci ile karşı karşıya kaldı, ama topu İvankov’a teslim etti. 18’de Bekir Ozan kaleye doğru gönderdi, arka direkte Volkan topu çevirdi, kale önünde İglesias kafayı vurdu ve Bursaspor’u 1-0 öne geçirdi.
30’da Bilica, Volkan’ı ceza alanı içinde düşürdü, hakem Çakır hemen penaltı noktasını gösterdi. Atışı 33’te Bursaspor kalecisi İvankov kullandı, top ağlara gitti, ama Çakır ihlal nedeniyle iptal etti. İvankov ikinci kez kullandı yine gol yaptı: 2-0
51’de Gökhan Ünal rakibini saf dışı bırakıp, topla kat etti, ortaya çıkardı, İvankov’un karşısındaki Güiza dokundu, topu boş kale yerine dışarı attı. 58’de Deniz’in ceza alanı içinde hava topunda eline çarpan top penaltı tartışmasına neden oldu.
64’te Emre topu kaybetti, Zapatochny ileri uzattı, Turgay savunmanın arkasında topu yakaladı; Volkan Demirel kaleyi terketti, Turgay’dan önce çalımı sonra da golü yedi: 3-0
90+1’de Gökhan Gönül kale önündeki Güiza’ya topu indirdi, Güiza kale önünde vurdu ve Bursaspor’un ipini acı bir şekilde çeken golü attı: 3-1
İlk maçlar 24 Mart’ta
Ziraat Türkiye Kupası’nda yarı final eşleşmeleri Fenerbahçe - Manisaspor ve Trabzonspor - Antalyaspor olarak gerçekleşti. Kupada İstanbul ve Trabzon’da oynanacak ilk maçlar 24 Mart Çarşamba, rövanş karşılaşmaları 14 Nisan Çarşamba günü oynanacak. Kupayı müzesine götürecek takım ise 5 Mayıs tarihinde yapılacak final maçıyla belirlenecek.
Etiketler:
DANIEL GUİZA,
daum,
FENERBAHÇE,
güiza
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)